İstanbul Depremi ve Gerçekler Yüklenme tarihi 25 Nisan 202525 Nisan 2025 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşanan deprem, hepimizin yüreğini ağzına getirdi. Ama bu sarsıntı sadece binaları değil, yıllardır görmezden gelinen gerçekleri de yerinden oynattı. Bu topraklarda deprem bir doğal afet değil, kaçınılmaz bir gerçektir. Ve depremle mücadele lafla değil, icraatla olur. Yıllardır bizlere “çantanı hazırla, düdüğünü koy, deprem olursa şuraya toplan” deniliyor. Kahramanmaraş depremini hatırlayalım. İnsanlar, sadece düdük çalmadı, seslerini duyurmaya çalıştılar. Bağıra bağıra yardım beklediler ama yardım çok geç geldi. Düdükler çaldı, ama kimse duymadı. İşte bu yüzden meselemiz sadece bireysel hazırlık değil, kurumsal iradedir. Depremle yaşamayı vatandaş kadar yönetenler de öğrenmek zorunda. Bugün hâlâ İstanbul gibi bir metropolde milyonlarca insan riskli yapılarda yaşıyor. Çünkü devlet, vatandaşa sadece “kentsel dönüşüme girin” demekle yetiniyor. Oysa bu, “her aile üç çocuk yapsın” demekten farksız. Nitekim doğurganlık oranları 2,5’lardan 1,9’a düştü. Boşanmalar arttı, evlilikler azaldı. Görüyoruz ki sadece öneriyle toplumsal gerçeklik değişmiyor. Kentsel dönüşüm de aynı. “Binan riskliyse yenile” demekle iş bitmiyor. Ekonomik kriz, enflasyon, krediye erişim zorluğu içinde bu sorumluluğu vatandaşa yüklemek adil değil. Hükümet laf değil, icraat üretmeli. Kentsel dönüşüm, TOKİ ve yerel belediyeler eliyle yürütülmeli; kârsız, faizsiz taksitlerle ya da gerçekten ihtiyacı olana bedelsiz olarak sağlanmalı. Bu ülke, bu kaynağı üretebilecek güçtedir. Nereden mi? Rantsal dönüşümden elde edilen gelirlerden. Ayakkabı kutularındaki paralardan. Yıllardır toplanan deprem vergilerinden. Bunların hepsi bu milletin sırtından toplandı. Şimdi millet için harcanma vaktidir. Deprem uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ercan Hocanın dediği gibi, bir yapıyı sağlam inşa etmenin maliyeti “1” ise, o yapının yıkılmasının ülkeye maliyeti “36”dır. Risk almak, aslında çok daha pahalıya mal oluyor. Bütçe değil, zekâ sorunu var! BTP İstanbul Adayı Cihan Erdoğanyılmaz: “AKP, İstanbul’da 85 milyar dolardan fazla rant elde etti. Bu parayla İstanbul’u 4 kez dönüştürebilirdik. Bütçe değil, zekâ sorunu var!” İşte bu cümle, meselenin özüdür. Dönüşüm kelimelerde değil, şehirlerin zemininde olmalıdır. Rant değil, insan odaklı bir şehircilik anlayışıyla hareket edilmelidir. İstanbul depremi sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin beka meselesidir. Bugün hâlâ Marmara Bölgesi, Türkiye nüfusunun yüzde 30’unu barındırıyor. Sanayinin yüzde 60’ı bu bölgede. Gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde yaklaşık 30’u İstanbul’da. İhracatın yarısını İstanbul yapıyor. Ülkenin en büyük 500 kuruluşunun 250’si burada. Bu kadar devasa bir sanayinin bulunduğu bir şehirde olası büyük bir depremde o sanayi kuruluşlarının arz ettiği tehlikeyi düşünebiliyor musunuz? Sonuç olarak, sadece bir düdükle, bir çantayla, bir pozisyon tavsiyesiyle canlar kurtarılamaz. Bunlar tabii ki önemlidir, her vatandaşımız kişisel olarak her zaman depreme hazırlıklı olmalıdır. Ama devletin görevi sadece vatandaşına sorumluluk hatırlatmak değil, aynı zamanda güvenli yaşamı sağlamaktır. Aksi takdirde bu ülke, her sarsıntıda sadece binalarını değil, vicdanını da kaybeder. Meltem TV Manşet Odası Programındaki İstanbul Depremi Analizi Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp