2 Haziran 2025 Pazartesi

Anayasa, Toplumun Ortak Vicdanıdır

Anayasa, bir milletin ortak vicdanı ve toplumsal uzlaşmasının belgesidir. Bu nedenle bir anayasanın meşruiyeti yalnızca hukuki değil; aynı zamanda toplumsal ve ahlaki temellerle de şekillenir. Toplumun farklı kesimlerinden süzüle süzüle gelen, geniş katılımla hazırlanan bir anayasa; bir ülkenin ortak geleceğini sağlam temeller üzerine kurabilir. Bu nedenle anayasa değişikliklerinin yalnızca siyasal erk tarafından değil, toplumun tüm kesimlerinin sesi duyularak yapılması büyük önem taşır.

Geçmişte defalarca değiştirilen 1982 Anayasası’nda bugüne kadar 134 madde revize edildi. Bu değişikliklerin büyük bölümü son 20 yılda gerçekleşti. Bu durum, anayasanın “eski” olmasından çok; yapılan değişikliklerin ne ölçüde toplumsal ihtiyaçlara karşılık verdiği sorusunu gündeme getiriyor.

Bugün Türkiye’de yeniden gündeme gelen anayasa tartışmaları, yalnızca bazı maddelerin değiştirilmesinden ibaret değil. Bu süreç; devletin işleyiş biçimi, yurttaşlık tanımı ve yönetim modeli gibi temel meseleleri yeniden tanımlama potansiyeline sahip. Bu yönüyle klasik bir anayasa değişikliğinden ziyade, köklü bir sistem dönüşümünü içeren bir tartışmayla karşı karşıyayız.

DEM Parti Grup Başkanvekili Sayın Bakırhan’ın şu ifadesi dikkat çekici: “Barış ve demokrasi bizden de Cumhur İttifakı’ndan da büyüktür.” Bu söz, “yaşadıklarımız yeniden şekillenen dünya düzeninin ülkemizdeki yansımaları mı?”, “Herkes kendisine biçilen rolü mü oynuyor?” gibi soruları akla getiriyor.

Geçmişte MHP’nin “Vakit tamam” açıklaması ve son olarak yine Sayın Bahçeli’nin “vakit” vurgusu, bu söylemlerin eş zamanlılığı açısından dikkat çekici. Tüm bunlar, kamuoyunda önceden belirlenmiş bir yol haritasının mı yürürlükte olduğu yönünde soru işaretleri doğuruyor.

Bazı siyasi çevrelerin gündeme getirdiği özerklik, adem-i merkeziyet, yerel yönetim reformları ve demokratik konfederalizm gibi kavramlar ise dikkatle ele alınmalıdır. Bu öneriler Türkiye’nin üniter yapısına nasıl etki eder? Etnik ve yerel kimlikler ekseninde şekillenen Irak ve Lübnan benzeri modeller, bizim toplumsal yapımıza ne kadar uygundur? Bu tür temel meseleler, yalnızca siyasi aktörlerin değil; tüm toplumun sağduyusuyla tartışılmalıdır.

DEM Parti’nin 25-26 Mayıs tarihlerinde düzenlediği Demokratik Yerel Yönetimler Ara Dönem Toplantısı’nda yayımladığı bildirgede geçen “Türkiye’nin özerklik şartına koyduğu çekinceler kaldırılsın.” talebi de üzerinde düşünülmesi gereken bir başka noktadır.

2000’li yıllardan bu yana, dış politik gelişmelerle paralel ilerleyen iç reform tartışmaları bazı çevreler tarafından Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) çerçevesinde okunmaktadır.

Unutulmamalıdır ki; anayasa, milletin tamamının hikâyesini yazdığı ortak bir metindir. Asıl ihtiyaç duyulan, tüm toplumsal kesimlerin eşit söz hakkına sahip olduğu, birey hak ve özgürlüklerini önceleyen, hukukun üstünlüğünü esas alan bir anayasal düzendir. Aksi takdirde, anayasa üzerinden yapılacak yapısal dönüşümler, toplumsal bütünlüğü zedeleyebilir.

Toplumun ortak değerlerini ve demokratik kazanımlarını taşıyabilecek bir irade her zaman öncelik olmalıdır.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi