12 Ağustos 2025 Salı

İstikamet Kaybı: Sapma Küçük Başlar, Kayıp Büyük Olur

İnsanın hayatını aslında tercihleri belirler. Attığımız her adım, verdiğimiz her karar, kim olduğumuzu ve neye inandığımızı ortaya koyar. Fakat çoğu zaman bu tercihler, günlük telaşların içinde sıradan görünür. Oysa tam da bu sıradan tercihler, insanın kaderini tayin eder.

Hayatta bazı dönüm noktaları vardır: Eş seçimi, meslek seçimi, dost çevresi, hatta hangi söze kulak verdiğiniz… Bu kararların her biri, hayat çizgimizin yönünü belirleyen mihenk taşlarıdır. Ve bu taşlar, hangi ölçüyle yerleştirildiyse, istikamet de oraya yönelir. İşte burada kritik bir soru belirir: Hayatımızda neyi önceliyoruz? Hangi değeri ölçü olarak alıyoruz? Davamız nedir?

Bir hedefe kilitlenmiş bir insan topluluğu düşünelim. Bu grubun her bir ferdi, kendi yönünden o hedefe yürüyor. Ancak hedefe varmak için sadece iyi niyet yetmez. Hangi adımı nasıl attığınız, hangi aracı ne şekilde kullandığınız, yani yöntemin doğruluğu da en az amaç kadar önemlidir. Davaya bağlılık, sadece hedefe inanmakla değil; o hedefe sadakatle ve birlikte yürümekle mümkündür.

Bu noktada hayatı bir okçuluk metaforuyla düşünmek öğretici olabilir. Bir okçu, yayını çektiğinde niyeti hedeftir. Ama ok yaydan çıkarken yönünden sadece bir derece sapsa bile, mesafe ilerledikçe hedefi tamamen ıskalar. Ve o sapma, ilk anda fark edilmez. Ne var ki yüz metre sonra, artık geri dönüşü olmayan bir kopuş başlar. Bu hem bireyin hem de toplumun davası için geçerlidir. Sapmalar küçük başlar, kayıplar büyük olur.

İşte burada “ölçü” kavramı hayati bir yer tutar. Ölçü, kişisel kanaatlere göre eğilip bükülen bir kanaat standardı değil; üzerinde ittifak edilmiş, zamanın ve hakikatin süzgecinden geçmiş bir değerler bütünüdür. Ölçüsüz yürüyen, istikametini kaybetmeye mahkûmdur. Ölçü, davası olan için bir mihenk taşıdır; hangi yolu seçeceğini, hangi davranışın onu hedefe yaklaştırıp hangisinin uzaklaştıracağını belirler. Ölçüden sapmak, sadece bir hata değil; uzun vadeli bir yabancılaşmanın ilk adımıdır. Ve bu sapmanın meşrulaştırılması, toplu çözülmenin kapısını aralar.

İşte bu nedenle bir ölçüye, bir merkeze, bir doğru hatta sadakat şarttır. Birlikte yürümenin anlamı da buradadır: Birbirimizi uyarmak, hizaya çağırmak, ölçüye sadık kalmak… Çünkü herkesin kendi doğrusuna göre hareket ettiği bir toplulukta hedef diye bir şey kalmaz; dağılırız, çözülürüz, zayıflarız.

Bugün neye “dava” diyoruz? Sadece söylemde mi birlik içindeyiz, yoksa yönümüzde ve yöntemimizde de mi aynı istikametteyiz?

Unutmayalım: Okun yönü yaydan çıkarken belirlenir. Ve hedefi vuran ok, sadece hedefe değil, doğru açıda fırlatılan oka aittir.


Ahkâm-ı Hatime
Dava yolculuğu, her adımda ölçüyle sınanır. Hedefe ulaşmak isteyen; yönünü hedeften, yöntemini hakikatten, adımını ölçüden almalıdır. Çünkü sapma küçük başlar, ama kayıp büyüktür. Ve kayıplar bazen telafi edilmez. Bu yüzden her dönemeçte, her tercihte, her tartışmada elimizi ölçüye koymalı; attığımız okun yönünü ona göre belirlemeliyiz.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi