Kuraklık Felaketi Kapıda: Tarım Politikası Yeniden Yazılmalı Yüklenme tarihi 3 Eylül 20253 Eylül 2025 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi Türkiye tarımı hem coğrafi hem yapısal kırılganlıklarla karşı karşıya. Mart ve nisan aylarında yaşanan don olayları sonrası şimdi de ülke genelinde kuraklık tehdidi kapımızda. TZOB Başkanı Bayraktar’ın uyarısı net: “Sulama randımanımız yaklaşık %52, yani kaynağından tarlaya suyun yarısını kaybediyoruz.” Aynı açıklamada, “yeraltı sularında da tüketime başladık,” denilerek durumun ciddiyeti vurgulanıyor. Bu veriler ışığında, “kuraklık” tanımı bir afetten ziyade yapısal bozuklukların sahibi olduğu bir krizdir. Yapısal Kırılmalar Sulama Verimliliği Düşük:Türkiye, tarımsal sulama için kullandığı suyun %74–77’sini harcarken, bu suyun %35–60’ı açık sistemlerde kayboluyor. Basınçlı sistemlere geçildiğinde randıman %90’a çıkabiliyor. Su Kaynakları Azalıyor:2020 itibarıyla kişi başına düşen su miktarı 1 347 m³/yıl; 2030’da 1 000 m³ seviyesine düşmesi bekleniyor. Bu, Türkiye’yi hızla “su fakiri” bir ülkeye dönüştürebilir. Tarım Nüfusu Yaşlanıyor:18–32 yaş arası tarımla uğraşan gençlerin oranı sadece %5. Bu tablo, tarım sektörünün gelecekte ciddi bir işgücü boşluğu yaşayacağına işaret ediyor. Borç Çiftçinin Üretimini Kısıtlıyor:Hem doğal afetlerin hem kuraklığın vurduğu çiftçi, borçlarını ödeyemez hale gelmiş durumda; kredi ödemeleri, yapılandırılmadan sürdürülebilir üretim mümkün gözükmüyor. Ek Bir Boyut: Susuz Tarım ve Ürün Yönlendirmesi Türkiye topraklarının yaklaşık %40’ı yarı kurak özellikte. Bu alanlarda kuru tarım teknikleri (yağışa dayalı buğday, arpa, nohut, mercimek vb.) yeniden canlandırılmalı. Ziraat mühendisleri bölgelere göre ürün desenini yönlendirmeli; örneğin İç Anadolu’da kuraklığa dayanıklı tahıllar, Güneydoğu’da mercimek ve baklagiller öncelikli olmalı. Bu hem su tasarrufu sağlayacak hem de üretimin sürdürülebilirliğini güvence altına alacaktır. Ürünlerin Pazarlanması ve Katma Değer Kuraklıkla mücadelede yalnızca üretim değil, ürünün işlenmesi ve pazarlanması da önemlidir. Türkiye’de birçok ürün (örneğin narenciye, zeytin, üzüm) işlenmeden satıldığı için katma değer kaybı yaşanıyor. İşleme tesisleri ürünün üretildiği bölgede kurulmalı; böylece hem israf azaltılır hem de yerelde istihdam sağlanır. Dar Bölge – Geniş Kalkınma Modeli Bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş’ın geliştirdiği “Dar Bölge – Geniş Kalkınma Modeli” öne çıkıyor. Model, ürünün yetiştiği bölgede işlenmesini, markalaştırılmasını ve pazara hazır hale getirilmesini öneriyor. Örneğin, Ege’deki zeytin sadece sofralık olarak değil, yağı kozmetik ve ilaç sanayinde kullanılacak biçimde işlenmeli; Akdeniz’de narenciye sadece meyve olarak değil, meyve suyu ve kozmetik girdisi olarak değerlendirilmelidir. Böylece dar bölgede yaratılan katma değer, ülke çapında kalkınmaya hizmet edecektir. Çözüm Yok Mu? Bu kriz alanını aşmak için Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli (MEM) kapsamındaki tarım vizyonu ciddi yönlendirme sunuyor: Sulamayı Modernize Et: Açık hava kanallarını kapalı basınçlı sistemlerle değiştir; mevcut suyun %90’a varan kısmı verimli kullanılabilir. Kamu Alım Garantisi Sağla: Üreten çiftçi zarar etmesin; devlet taban fiyat üzerinden alım yapmalı, pazar gücünü korumalı. Devlet Sigortalamalı, Çiftçiye Destek Olmalı: Kuraklık, don, sel gibi afetlerde üretici yalnız bırakılmamalı; ürünler devlet güvencesiyle sigortalanmalı, çiftçinin zararı telafi edilmeli. Borç Faizini Kaldır, Yapılandır: Üreticinin borç yükü devlet garantisiyle düzenlenmeli, faiz yükü giderilmeli. Gençlere Gelecek Sun: Tarımda sadece üretim değil, genç istihdamı da sağlanmalı; SGK prim teşviki gibi adımlarla kırsal kalkınma güçlendirilmeli. Kooperatifleri Güçlendir: Tek tek çiftçi zayıf; kooperatifler yoluyla pazara giriş, maliyet paylaşımı ve müzakere gücü artırılmalı. Vatandaşlık Sosyal Politikaları: Tüketici alım gücü korunmalı; sosyal destek mekanizmaları tüketimi canlı tutarken üretim için güvenli pazar yaratır. Ahkâm-ı Hatime Mevcut modeller dar kalıyor; sadece sulama sistemlerini yenilemek, sorunu kökünden çözmek için yetmiyor. Türkiye tarımı için yegâne yol, çiftçiye güvence vererek, suyu verimli kullanarak, genç nüfusu tarımda tutarak ve ürünleri yerinde işleyerek katma değer yaratmak. Kuraklık tehdidinin ötesine geçip, tarımsal bağımsızlığı ve gıda güvenliğini garanti altına almak istiyorsak, MEM perspektifindeki çözüm önerileri acilen politika gündemine alınmalıdır. Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp