4 Aralık 2024 Çarşamba

Madenlerin Özelleştirilmesinin Ekonomik ve Sosyal Yansımaları

Madenlerin özelleştirilmesi, Türkiye’nin ekonomik kalkınması ile sosyal adalet dengesinin kesişim noktasında yer alan önemli bir tartışma konusu olmuştur; bu süreç, yalnızca yer altı kaynaklarının ekonomik değerini değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel etkileri de göz önüne almayı gerektirmektedir.

Türkiye, zengin yer altı kaynaklarıyla bölgesel ve küresel ölçekte önemli bir potansiyele sahip. Ancak bu potansiyelin nasıl değerlendirildiği, sadece ekonomik kalkınma açısından değil, aynı zamanda sosyal adalet ve çevresel sürdürülebilirlik açısından da büyük bir önem taşıyor.

Türkiye’de Madencilik Sektörüne Genel Bakış

  • Madencilik sektörü Türkiye’nin GSYİH’sine yaklaşık %1 oranında katkı sağlamaktadır. Bu oran, dünya ortalaması olan %5-7’nin oldukça altındadır.
  • Türkiye, bor rezervleri bakımından dünyanın en zengin ülkesidir ve toplam bor rezervlerinin %73’ü Türkiye’de bulunmaktadır. Bor madenlerinden elde edilen yıllık gelir yaklaşık 1 milyar dolardır.
  • 2022 yılı itibarıyla Türkiye’de 100 binden fazla kişi doğrudan madencilik sektöründe istihdam edilmektedir. Ancak özelleştirme süreçleri sonrasında bazı madenlerde çalışma koşullarının kötüleştiği ve istihdamın azaldığı gözlemlenmiştir.

Özelleştirme Sürecinin İstatistiklerle Analizi

  1. Kömür Madenciliği ve Soma Faciası
    • Türkiye’deki kömür üretimi büyük ölçüde özel sektör eliyle yapılmaktadır. Özellikle özelleştirme sonrası iş kazalarının arttığı dikkat çekmektedir. Soma maden faciasında (2014), 301 madenci hayatını kaybetmiştir. Bu olay, özelleştirilen madenlerde iş güvenliği standartlarının yetersizliğini göstermiştir.
    • Türkiye, OECD ülkeleri arasında iş kazası ve işçi ölümlerinde birinci sıradadır. Özellikle madencilik sektöründe ölüm oranı, dünya ortalamasının 7 katıdır.
  2. Bor Madenciliği
    • Türkiye’nin bor madenleri, kamu kontrolünde olan Eti Maden tarafından işletilmektedir. Eti Maden, 2022 yılında 2,6 milyon ton bor ürününü ihraç ederek 1,3 milyar dolar gelir elde etmiştir. Bor madenlerinin özelleştirilmesi durumunda, bu gelirlerin büyük bir kısmının yabancı şirketlerin eline geçme riski bulunmaktadır.
  3. Çevresel ve Sosyal Etkiler
    • Türkiye’de madencilik faaliyetleri nedeniyle yılda 50 milyon ton atık oluşmaktadır. Özelleştirilen madenlerde bu atıkların yönetimi genellikle maliyet gerekçesiyle ihmal edilmektedir. Örneğin, Kaz Dağları’nda altın madenciliği faaliyetleri çevresel tahribatın boyutlarını göstermiştir. 2019 yılında yapılan ölçümlerde bölgedeki ağaç kaybının 200 bini aştığı belirtilmiştir.

Küresel Karşılaştırma

  • Kanada ve Avustralya gibi ülkelerde madenlerin işletilmesinde kamu-özel iş birliği modelleri öne çıkmaktadır. Bu ülkelerde madencilik sektörü GSYİH’nın yaklaşık %8’ine katkı sağlamaktadır.
  • Türkiye’de ise özelleştirmenin ardından bazı madenlerde verimlilik artsa da gelir dağılımında adaletsizlik ve çevresel sorunlar artmıştır.

Öneriler ve Çözüm Önerileri

  • Madenlerin tamamen özelleştirilmesi yerine, kamu-özel iş birliği modelleri tercih edilmelidir. Bu model, devletin düzenleyici rolünü sürdürmesini ve kamu yararını korumasını sağlayabilir.
  • İş güvenliği ve çevresel denetimlerin artırılması, özelleştirilen madenlerde yaşanan kazaların ve çevresel tahribatın önüne geçebilir.
  • Maden gelirlerinin, bölge halkının ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkı sağlaması için yerel projelere yönlendirilmesi önemlidir.

Sonuç

Türkiye’nin yer altı kaynakları, sadece bugünkü nesiller için değil, geleceğimiz için de kritik öneme sahiptir. Özelleştirme süreçleri, kamu yararı ve çevresel sürdürülebilirlik ilkeleri gözetilerek yürütülmelidir. Unutulmamalıdır ki, madenler bu ülkenin sadece zenginliği değil, aynı zamanda bağımsızlık sembolüdür.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi