9 Eylül 2025 Salı

Tarla ile Market Arasındaki Makas: Kimin Cebine, Kimin Zararına?

Türkiye’de tarla ile market arasında giderek büyüyen fiyat farkı artık sadece iktisatçıların değil, vatandaşın günlük hayatını doğrudan etkileyen bir kriz haline geldi. Geçtiğimiz günlerde Bursa’nın Karacabey Ovası’ndan gelen haberler bu tablonun en çarpıcı örneğini sundu. Fazla ekim nedeniyle tarlada kilosu 30 kuruşa düşen karpuz, Bursa şehir merkezinde 10 liraya satılıyordu. Yani 70 kilometrelik bir yolculukta fiyat 30 katına çıkıyordu.

Benzer bir tablo patateste de yaşanıyor. Çiftçi, kilosunu 8 liraya mal ettiği üründen zarar ederken tüketici 20 liradan aşağıya patates bulamıyor. Kimi ürünlerde bu fark %300’ü, hatta %400’ü buluyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin verilerine göre havuç tarlada 11 lira iken markette 47 lirayı aşıyor. CHP’li milletvekillerinin Meclis gündemine taşıdığı örneklerde de aynı çarpıklık var: Tarlada 3 lira olan domatesin 45 liraya, 5–6 liraya mal edilen biberin 60–80 liraya satıldığı belgeleriyle ortaya kondu.

Peki neden bu makas bu kadar açılıyor? Üretici kazanamıyor, tüketici ucuza yiyemiyor; ama bir yerlerde büyük kazanç sağlanıyor. İşte sorulması gereken budur.

Aracılar zinciri ve maliyetler

Tarla ile mutfak arasına dizilmiş çok sayıda aracı bu farkın ilk nedeni. Tüccar, komisyoncu, nakliyeci, depocu, perakendeci derken her basamak fiyatın üzerine yeni bir yük bindiriyor. Bir domates tarladan çıkıp sofraya ulaşana kadar 7–8 farklı el değiştiriyor. Bu zincirin her halkası kendine düşeni alıyor; ama çiftçinin alın teri aynı oranda değerlenmiyor.

Buna bir de girdi maliyetlerini eklemek gerekir. Mazot, gübre, elektrik, ambalaj, depolama… Hepsi üreticinin belini büküyor. Çiftçi maliyeti karşılamak için ürününü daha yüksek fiyattan satmak istese de tüccarın baskısıyla düşük fiyata razı olmak zorunda kalıyor. Arz fazlalığında fiyat daha da çöküyor. Karacabey’de bu yıl karpuzda yaşanan durum tam da budur: Salçalık domateste zarar eden çiftçi, bu yıl karpuz ve mısıra yöneldi. Ekim alanları arttı, hasat dönemi çakıştı ve fiyatlar 30 kuruşa kadar düştü. Fakat bu düşüş market rafına yansımadı.

Spekülasyon ve stokçuluk

Fiyat makasının büyümesinde bir diğer etken spekülasyon. Geçen yıl tüccar, çiftçiden buğdayı 7 liraya alıp 11 liradan piyasaya sürdü. Ayçiçeği düşük fiyata toplanıp depolandı, dövizdeki dalgalanma bahane edilerek yağ fiyatları şişirildi. Arpa ve mısırda da benzer oyunlar oynandı. İthalatçılar kazanç sağlarken üretici zarar etti, tüketici pahalıya ekmek ve yağ almak zorunda kaldı.

Bu tablo bize piyasanın kendi haline bırakıldığında üretici lehine değil, spekülatör lehine çalıştığını açıkça gösteriyor. Bir başka ifadeyle tarımda piyasa denetimsizliği, çiftçinin değil, aracının işine yarıyor.

Çözüm İçin Milli Ekonomi Perspektifi

Tarım yalnızca bir ticari faaliyet değil, aynı zamanda bir millî güvenlik meselesidir. Kendi gıdasını üretemeyen, üretse de vatandaşına ulaştıramayan bir ülke bağımsızlığını koruyamaz. Bugün yaşanan fiyat makası sadece Hal Yasası veya market zincirleriyle açıklanamaz. Küçük üreticiye hallerde yer açmak da çözüm olmayacaktır; çünkü zincir marketler birçok ürünü zaten doğrudan üreticiden alıyor, fakat düşük fiyata kapatıp yüksek fiyattan satmaya devam ediyorlar.

Milli Ekonomi Modeli, bu çıkmazdan kurtulmak için şu adımları öne çıkarıyor:

  • Kooperatifleşme ve birlikte üretim:
    Çiftçiler kooperatifler aracılığıyla örgütlenmeli, ürünlerini doğrudan tüketiciye ulaştırabilmelidir. Aracı zincirleri en aza indirilirse hem üretici hem tüketici kazanır.
  • Alım garantisi ve ürün başına destek:
    Çiftçi, ektiği ürünün kaça satılacağını bilerek toprağa girmelidir. Devletin alım garantisi olmadan üretim sürdürülebilir değildir.
  • Ücretsiz tarım sigortası:
    Don, sel, kuraklık gibi afetler çiftçinin kaderi olmaktan çıkarılmalı; ürünler devlet tarafından ücretsiz sigortalanmalıdır.
  • Pazar desteği:
    Devlet, çiftçiye hem yurt içinde hem de yurt dışında pazar açmalıdır. Fiskobirlik, Çaykur gibi kurumlarda uygulanan alım kotaları kaldırılmalı; çiftçinin malı elinde kalmamalıdır.
  • Piyasa denetimi:
    Hal Yasası ve Zincir Market Yasası güncellenmeli, spekülasyon ve stokçuluk sıkı biçimde denetlenmelidir. Tarlada 30 kuruş olan karpuzun markette 10 liraya satılmasına göz yumulamaz.

Ahkam-ı Hatime

Bugün tarla ile market arasındaki makas yalnızca fiyat farkı değil, aynı zamanda üretici ile tüketici arasındaki kopukluğun sembolüdür. Bir tarafta alın teriyle ayakta kalmaya çalışan köylü, diğer tarafta mutfağında en temel gıdayı bile yüksek fiyata almak zorunda kalan vatandaş…

Bu tablo sürdürülebilir değildir. Çözüm bellidir: Çiftçinin ürününü destekleyen, risklerini üstlenen, ona pazar açan ve kooperatifleşmeyle güçlendiren bir devlet politikası. İşte o zaman hem üretici kazanır hem de tüketici ucuza ve güvenle beslenir.

Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir” sözü ile Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Çiftçi üretirse ülke kalkınır, üretmezse dışa bağımlı hale gelir” vurgusu bize aynı hakikati gösteriyor:
Toprağa sahip çıkmayan, bağımsızlığına da sahip çıkamaz.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi