Uyuşturucu ve Alkolün Görünmeyen Dinamiği Yüklenme tarihi 5 Ekim 20255 Ekim 2025 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi Toplumda gençleri madde bağımlılığıyla suçlamak çok kolay, anlamaya çalışmak ise zor. Çünkü madde kullanımını sadece “bireysel zayıflık” olarak görmek, büyük bir yanılgıdır. Bugün elimizdeki bilimsel veriler, bağımlılığın gençliğin değil, toplumun sosyoekonomik, psikolojik ve kültürel yapısının ürünü olduğunu açıkça gösteriyor. Yani mesele gençte değil, ortamda. Oxford Üniversitesi’nden Boys ve arkadaşlarının (2001) yürüttüğü klasikleşmiş araştırma, gençlerin madde kullanım nedenlerini fonksiyonel açıdan inceledi. Bulgular çarpıcıydı: Gençlerin %97’si maddeyi “rahatlamak” için, %96’sı “kendinden geçmek” için, %95’i “sosyalleşmek” için kullandığını söyledi. Yani madde kullanımı bir “zevk” değil, bir baş etme stratejisi haline gelmişti. Genç, psikolojik baskılardan, toplumsal yargılardan ve başarısızlık korkusundan uzaklaşmak istiyor. Bu tablo, bireysel değil çevresel bir sorunu işaret ediyor: Yalnızlık, stres ve rekabetin hâkim olduğu modern yaşam. Türkiye’de yapılan akademik çalışmalar da aynı sonucu destekliyor. Hatice Demirbaş (2015) tarafından yürütülen “Substance and Alcohol Use in Young Adults in Turkey” başlıklı çalışmada, üniversite öğrencilerinin %56’sının en az bir kez alkol denediği, %15’inin ise “problemli içici” grubunda olduğu ortaya kondu. Araştırmanın en dikkat çekici bulgusu ise aile yapısı ve sosyoekonomik çevre ile ilgiliydi. Anne veya babası alkol kullanan öğrencilerde risk oranı belirgin biçimde yükseliyor. Üstelik özel lise mezunu ve yüksek gelir grubuna ait öğrencilerde de alkol kullanım sıklığı artıyor. Bu, bağımlılığın sadece yoksulluğun değil, refah içinde büyüyen ilgisizliğin de sonucu olabileceğini gösteriyor. Aynı çalışmada bölgesel farklara da dikkat çekiliyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki üniversitelerde alkol kullanım oranı, Batı bölgelerine kıyasla daha yüksek. Çünkü bu bölgeler kültürel olarak hem Batı etkisine hem de Doğu’nun toplumsal baskılarına aynı anda maruz kalıyor. Gençler iki dünya arasında sıkışıyor: bir yanda modernleşme baskısı, diğer yanda geleneksel kısıtlamalar. Bu gerilim, bazen sessiz bir isyan, bazen bir kaçış olarak karşımıza çıkıyor. Çebi Karaaslan & Karaaslan (2021) tarafından yürütülen çalışmada ise, Türkiye genelinde alkol kullanımını etkileyen faktörler gompit regresyon analiziyle incelendi. Sonuçlar yine benzer: 25–64 yaş arası erkekler, üniversite mezunları, boşanmış veya bekar bireyler ve psikososyal sorun yaşayanlar risk gruplarında yer alıyor. Yani eğitim, gelir veya statü artışı bağımlılığı azaltmıyor; sadece şekil değiştiriyor. Zengin semtlerde pahalı kokain, fakir mahallelerde ucuz amfetamin; ama amaç aynı: kaçmak, unutmak, susmak. Peki genç neden kaçıyor? Çünkü sistem, gence umut vermiyor.Bugün Türkiye’de gençler için üniversite bir çıkış değil, yeni bir sıkışmışlık alanı. İşsizlik, barınma krizi, gelecek kaygısı, toplumsal baskılar ve ahlaki ikiyüzlülük, gençleri birer “risk grubuna” dönüştürüyor. Madde kullanımı bir tercih değil, bir sonuç.Bu sonucu doğuran sebepler ortadan kalkmadan, bağımlılığı önlemek mümkün değil. Yasaklar, cezalar, denetimler elbette gerekli ama yeterli değil. Asıl ihtiyaç, gencin neden o maddeye yöneldiğini anlamak. Çünkü o neden ortadan kalkmadıkça, madde değişir ama sorun kalır. Eğitimde baskı yerine özgürlük, sağlıkta ceza yerine rehberlik, toplumda yargı yerine anlayış olmalı. Bilimsel araştırmaların da gösterdiği gibi, her 1 TL’lik rehabilitasyon yatırımı topluma 21 TL olarak geri dönüyor. Bu, sadece ekonomik değil, insani bir kazanç. Kaybedilen her genç, bir istatistik değil; bir gelecek, bir potansiyel, bir umut demek. Tam da bu nedenle, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş’ın öncülüğünde yürütülen “Geleceği Savunmak” programları, yalnızca bir sosyal farkındalık kampanyası değil, aynı zamanda bir toplum sağlığı seferberliğidir. 81 ilde başlatılan bu çalışma, gençliğe “yargı” değil, “destek” eli uzatıyor. Çünkü Hüseyin Baş’ın da dediği gibi: “Gençliği kurtarmak, geleceği savunmaktır.” Bugün ülkemizin en büyük meselesi, gençlerin yanlış yola düşmesi değil; doğru yolu gösterecek bir toplumun sessizliğidir.Bağımlılıkla mücadele, polisiye değil; vicdani bir sorumluluk olmalıdır. Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp