25 Haziran 2025 Çarşamba

Zeytin, Maden, Yasa: Kimin İçin?

TBMM Sanayi Komisyonu’nda kabul edilen ve önümüzdeki günlerde Genel Kurul’a gelecek olan Maden Kanunu değişikliği, kamuoyunda çoğunlukla “zeytinliklerin kesilmesi” üzerinden tartışıldı. Ancak esas mesele çevre değil, madenlerin özelleştirilmesi ve Türkiye’nin yeraltı zenginliklerinin yabancı şirketlere devredilmesidir. Prof. Dr. Haydar Baş’ın yıllar önce yaptığı uyarılar bugün daha da anlamlı: “Toprağın altı da üstü de milletindir.”

📉 Yerli Maden, Yabancı Gelir

Türkiye’nin altın madenlerinin %92’si yabancıların elinde. Madencilik sektörü 2004’te GSYH’nin %1’ini oluştururken, 2022 itibariyle bu oran yalnızca %1,4’e çıkabildi. Sektör büyüyor ama bu büyümeden Türk halkı değil, Londra merkezli şirketler faydalanıyor. Yani Türkiye ham maddeyi çıkarıyor, çevre zararını üstleniyor, ama katma değeri başkaları topluyor.

🌾 Sadece Zeytin Değil, Topyekûn Tarım Yok Oluyor

TBMM komisyonlarında yasa teklifinin görüşülmesi sırasında yaşanan tartışmalar, yalnızca bir çevre düzenlemesi değil, toplumsal bir kırılma anını da gözler önüne serdi. Bu süreçte İkizköy Mahalle Muhtarı Nejla Işık’ın yaptığı açıklamalar, zeytinliklerin çok ötesine geçen bir mücadeleyi işaret ediyor. Her ne kadar kamuoyunda “zeytin” üzerinden bir hassasiyet oluşsa da, Işık’ın sözleri bu mücadelenin yalnızca zeytin sahibi birkaç kişinin değil, topyekûn bir halk kesiminin sesi olduğunu ortaya koyuyor:

“6 yıldır hakkımızı aramak için, sahip olduğumuz değerlerimizi elimizde tutmak için mücadele ediyoruz ve hep şunu söylüyoruz; şirketlerin değil, zenginin değil, güçlünün değil, köylünün, fakirin, fukaranın, çiftçinin, işçinin, yalnız bizim yanımızda olun.”

Bu sözler, tarımın ve kırsal yaşamın her alanında yaşanan çözülmenin altını çiziyor. Bugün sadece zeytinlikler değil; ormanlar yok ediliyor, fındık bahçeleri tahrip ediliyor, arıcılık can çekişiyor, hayvancılık bitme noktasına geliyor. Kısacası, üretimin tüm damarları birer birer kesiliyor.

Tarım artık sürdürülebilir değil. Üretim zinciri adım adım çökertiliyor. Oysa hepimizin sorması gereken soruyu Muhtar Hanım soruyor:
“Eğer biz üretmezsek siz şehirde ne yiyeceksiniz?

Bu sadece kırsalın değil, tüm ülkenin gıda güvenliği meselesidir.

⚖️ Komisyonlardan Yasaya Giden Yol: Hukuki İhlaller Zinciri

Ankara Barosu’nun raporuna göre, bu düzenleme 2013’ten bu yana defalarca TBMM gündemine getirildi; her seferinde kamuoyunun ve yargının direnciyle karşılaştı. En son 2022’de önerilen benzer bir düzenleme, komisyonda yoğun itirazlar sonucu geri çekilmişti. Bugün ise aynı içerik, farklı bir ambalajla yeniden dayatılıyor.

🌳 Zeytinlikler Üzerinden Açılan Gedik

Teklifin 11. maddesi, zeytinliklerin “eşdeğer alan” oluşturularak taşınabileceğini savunuyor. Oysa bilimsel veriler, yüzyıllık zeytin ağaçlarının taşınmasının yalnızca teknik değil, aynı zamanda ekolojik ve kültürel bir yıkım olduğunu ortaya koyuyor.

Zeytinliklerin taşınması:

  • Toprak mikrobiyotasının yok olması,
  • Ekosistemlerin dağılması,
  • Tarımsal verimin düşmesi ve
  • Kültürel bellek kaybı anlamına geliyor.

1326 yaşındaki bir zeytin ağacını başka bir alana dikme kararını, yalnızca “fiziksel bir işlem” olarak düşünmek olayı çok basite almak olur; yüzyılların emeği ve hafızası silinmektedir.

🚫 “Sessizlik İzin Sayılır”

Teklifteki en tartışmalı düzenlemelerden biri, kamu kurumlarının ÇED süreçlerinde süresi içinde görüş bildirmemesi durumunda “izin verilmiş sayılması” kuralıdır. Bu düzenleme, kamu yönetiminin sessizliğini otomatik onay olarak kabul ederek denetim mekanizmalarını devre dışı bırakmakta; Ankara Barosu’nun raporuna göre bu durum yalnızca çevre hukuku açısından değil, aynı zamanda idare hukuku ilkeleri bakımından da açık bir ihlal oluşturmaktadır.

🌍 Türkiye’nin İklim Politikalarındaki Çelişki

Türkiye, 2023’te BM’ye verdiği taahhütle 2030’a kadar %41 emisyon azaltımı sözü verdi. Ancak bu yasa, kömür madenciliğini ve termik santralleri teşvik eden yapısıyla bu taahhütle çelişiyor. Avrupa Birliği’nin 2026’da devreye alacağı CBAM (Sınırda Karbon Düzenlemesi) nedeniyle Türkiye’nin yıllık 2 milyar Euro karbon vergisi ödeme riski doğacak.

Yani sadece doğa değil, ekonomi de ağır bir bedel ödüyor.

🛑 Merkezileşen Yetki: Denetim Zayıflatılıyor

Teklifte, “stratejik ve kritik madenler” için Cumhurbaşkanı Yardımcılığı başkanlığında kurul kurulması öngörülüyor. Ankara Barosu bu fikri, “Bu merkezileşme, çevre koruma alanındaki “denetim ve denge” sistemini zayıflatır. Farklı kurumlar arasındaki karşılıklı denetim mekanizmaları, tek merkezden alınan kararlarla etkisizleşir. İlgili bakanlıkların yıllarca biriktirdiği teknik uzmanlık, hızlı politik kararların gölgesinde kalır.” İfadeleri ile eleştiriyor. Denetim ve denge sistemi ortadan kalkıyor.

Peki neden bu yasa teklifi tekrar tekrar Meclis’e geliyor?

Çünkü özelleştirmelerle madenleri alan şirketler artık daha fazlasını istiyor: “Şartları kolaylaştır, önüme çıkan engelleri kaldır, ben bu işten daha çok kazanayım” diyorlar. Bir kere verdin mi, bu düzenlemeyi geçirmeden duramazsın. Bu artık bir yasa değil, küresel sermayeye verilmiş bir taahhüdün gereği.

🖋️ Ahkâm-ı Hatime: Sözde Değil, Özde Vatan Savunması

Zeytinlik meselesi “birkaç ağaç kesiliyor” diyerek geçiştirilemez. Bu, Türkiye’nin yer altı kaynaklarının ve yer üstü zenginliklerinin kimlerin eline geçeceği ve nasıl bir ekonomik düzene hizmet edeceğiyle ilgili bir egemenlik ve bağımsızlık meselesidir. Bugün çevre adına konuşanlar, yarın bu kaynakların kimlerin cebine gittiğini sormazsa, en büyük ihanet doğaya değil, vatana yapılmış olur.

Mesele sadece çevre değil, mesele vatanın altının el değiştirmesidir.
Kazma bizden, kazanç başkalarından.

📚 Kaynakça

Ankara Barosu Kent ve Çevre Merkezi. (2025, Haziran 20). Maden Kanunu Teklifine İlişkin Değerlendirme.
TÜİK. (2022). Gayri Safi Yurtiçi Hasıla verileri. https://data.tuik.gov.tr
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. (2023). Madencilik Raporu.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi