11 Aralık 2024 Çarşamba

Dilin Kemiği Yoktur

“Akıl  tamamlandı mı söz noksanlaşır.” Hz. Ali

“Bir insanın büyüklüğü dilinin altında saklıdır.” Hz. Ali

“İnsan dilinin altında gizlidir.” Hz. Ali

Ağacın çürüğü özünden, insanın çürüğü sözünden belli olur. (Anonim)

 Atalarımız da demişler ya: “Söz gümüşse, sükut altındır.”

“Söz ola kese savaşı,

Söz ola kestire başı.

Söz ola ağulu aşı,

Yağ ile bal ede bir söz.”  (Yunus Emre)

Hz. Mevlana da o kadar güzel özetlemiş ki; “Geveze birine sır söylemek kırık testiye su koymaya benzer.”

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Hadis-i Şeriflerinde “Az konuşmak imandan, çok söz nifaktan.” (Tirmizi) diyerek, bizlere az konuşmayı tavsiye etmiştir.

Konuşma; insanın, meramını anlatabilme özelliğidir. Cenab-ı Allah (c.c.) Kur’ân-ı Kerimde “Biz insanı Ahsen-i takvîm suretinde yarattık” (Tin, 95:4) buyurmaktadır. Ayette geçen “Ahsen” en güzel anlamındadır. “Takvîm” ise doğrultmak, değer vermek, nizama koymak anlamında olup ruh ve bedenin dengeli bir şekilde olmasını ve insanın dünya ve kâinat ile uyum içinde bulunmasını ifade eder. İnsan yaratılmışların en mükemmelidir. Konuşma özelliği Rabbimiz tarafından, canlı varlıklar içinde yalnız insanlara bahşedilmiş bir özelliktir. İnsanı diğer yaratıklardan ayıran ve ona ayrı bir değer kazandıran bu özellik, tarifi mümkün olmayan çok üstün bir meziyettir.

“İnsan Konuşa Konuşa,

Hayvan Koklaşa Koklaşa” atasözünde de anlaşıldığı üzere İnsanlar konuşarak, duygu ve düşüncelerini söyleyerek birbiriyle anlaşır, insanı hayvandan ayıran en önemli özelliklerinden biri de budur aslında. Hayvanlar konuşamadıklarından birbirlerini koklayarak tanır. Konuşma, tartışma insanlar arasındaki sorunları çözer.  Tabii ki, keşke her zaman böyle olsa. Konuşma; insanın kişiliğini, seviyesini ve karakterini sergiler. Dili iyi kullanmak, sahibinin yüceliğindendir. Dili gelişi güzel kullanmak ise sahibinin seviyesizliğine işaret eder.

Pergamberimiz (s.a.v.) “Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.”

(Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) diyerek; buna işaret etmemiş midir?

Diline sahip olamayan adeta şeytanın oyuncağı haline gelir. Nefis, uçurumun kenarına getirir de, ardından felakete sürükler. Diline ahlak dizgini vuramayan kişinin dünyada da ahrette de huzura ermesi imkansızdır. Herhalde kontrolü en zor olan uzvumuz dilimizdir. Hayatımızda dilimizden dökülen bir kelime, bir cümle bizim yönümüzü, hayatımız belirler. Hadis-i şerifte:

“Her sabah, bütün uzuvlar, yalvararak dile derler ki: Bizim hakkımızı gözetmekte, Allah’tan kork, kötü söz söyleme, bizi ateşte yakma! Bizim dine uyup uymamamız senin sebebinledir. Sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen eğri olursan biz de eğri oluruz. “ (Tirmizi) buyrulmuştur. 

Bir işlem ne kadar çok yapılıyorsa, o işlem de hata ortaya çıkma ihtimali de o kadar artar. Ne kadar çok konuşuyorsak; dilimizin sürçme ihtimali de o kadar fazladır. Eshab-ı kiram hep hayır konuştukları halde, yanlış konuşmak için değil, belki boş bir söz söyleriz diye sükut etmeyi yeğlerlerdi. Hazret-i Ebu Bekir, ağzına taş koyar, “Başa gelen bütün felaketler bundan gelir” buyururdu.

Malayani konuşmalar, insana gereksiz sorumluluklardan başka hiçbir şey kazandırmaz. Konuşulacak yerde susmayı, susulacak yerde konuşmayı iyi ayarlamamız gerekir. Mümin elinden ve dilinden emin insan olduğuna göre, bizi hayvanattan ayıran en önemli özelliğimiz olan konuşma fiiliyatını çok iyi ayarlamamız gerekir. Belki de bu özellik bizlerin kaderini belirleyecektir. İnsan yaratılışı gereği, meleklerden üstün olabileceği gibi, hayvandan da aşağı olabilir. Bu durumu belirleyen en önemli göstergelerden biri sözlerimiz değil midir?

Bir musluk takılmış kova düşünelim. Bu musluktan ne akacaktır? Tabii ki, kovanın içinde ne varsa o. İnsanın da dili de odur aslında. Kovaya ne koyarsanız musluktan o akar. Yani insanların konuşmaları, sahip oldukları düşüncelere göre şekil alır. Musluklu kovadan, kovanın içindekinden başka bir şey akması mümkün müdür? İnsan bir düşünce üstünde yoğunlaştığı zaman, adeta başka konularla ilgilenmez ve devamlı aynı konu üzerinde konuşur. Gündem farklı da olsa, konuyu yoğunlaştığı noktaya çekmeye çalışır. Konuşulan konuyu kendi düşüncelerine doğru kanalize etmeye çalışır. Aşık, her daim konuyu maşuğuna getirmeye çalışır. Her konu ve gündemde maşuğundan iz arar, sözü maşuğuna getirmeye çalışır. Bu, tıpkı gönül ve zihni her daim Allah ile meşgul olan bir dervişin dilinde de Allah isminin devamlı tekrarına benzer. “Dervişin fikri neyse zikri de odur.” sözü de dalgınlık ve gaflet ile, zihnindekini uluorta söyleyiveren kişiler için söylenir. Eeee, tabiiki de; musluktan, kovadakinden farklı bir şey akması imkansızdır.

 “İnsanoğlunun hayatta başına ne geldiyse dilinden gelmiştir.”demişlerdir, büyüklerimiz.  İbnu Abdullah naklettiği Hadis-i Şerifte;“Ey Allah`ın Resulü” dedim, “uyacağım bir amel tavsiye et bana!” Şu cevabı verdi: “Rabbim Allah`tır de, sonra doğru ol!” “Ey Allah`ın Resulü” dedim tekrar, “Benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir?” Eliyle dilini tutup sonra: “İşte şu!” buyurdu.(kütübü sitte-5909)

 

Başka bir hadisi şerifte de Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kul (bazen), Allah`ın rızasına uygun olan bir kelamı, ehemmiyet vermeksizin sarf eder de Allah onun sebebiyle cennetteki derecesini yükseltir. Yine kul (bazen) Allah`ın hoşnutsuzluğuna sebep olan bir kelimeyi ehemmiyet vermeksizin sarf eder de Allah, o sebeple onu cehennemde yetmiş yıllık aşağıya atar.”(kütübü sitte-5913)

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

“İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.”(Lokman süresi, 6)

İnsanın konuşma özelliğini gayesi dışında kullanması hem dünyada, hem de ahiret hayatında rezil de edebilir vezir de. Kötü bir sonuca duçar olmamak için dilimize sahip olmasını bilmeli; bin kere düşünüp bir kere konuşmalıyız.  Bilmeliyiz ki; “Dilin kemiği yoktur.”

Ayetlerle, hadislerle ve büyük mana erlerinin sözleriyle sözü konuştuk, dili konuştuk. Bizden katkıyı en az seviyede tutmaya çalıştık. Öyle ya; herkesin kovasında ne varsa; musluğundan o akar. Bizim kovadaki bizim için bilinmeyen? Dua edin de biz de kovamızı Hak kelamı ile dolduralım. Gönül kovamızı Hak Dostlarının musluklarının altına koyalım da Allah(c.c.)  güzelliklerle doldursun. Onlarla bir ve beraber olalım ki; bizlerin de etrafımıza saçtığımız kokular güzel olsun; dilimizden dökülen kelimeler gönüller yapsın. Eğer bunu beceremiyorsak; en azından sükut edelim de bir gönül yıkılmasın.

“Bir gönül yapmak gelmiyorsa elinden, bari bir gönül yıkılmasın dilinden.” Hz. Mevlana

Dr. Ali Bestami Kepekçi  / 15.08.2013

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

193 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi