Atatürk ve Sağlıkta Millilik | Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi
22 Kasım 2024 Cuma

Atatürk ve Sağlıkta Millilik

Mustafa Kemal Atatürk’ün  «Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz.»  sözü, tüm alanlarda olduÄŸu gibi SaÄŸlık alanında da «millilik» esasına dikkat çekmesi açısından önemlidir ve bizlere önemli mesajlar vermektedir.

Şimdi onun sağlık alanında söylediği söz ve icraatlarına dikkatlerinizi çekmek isterim.

Atatürk ve Sağlık

Atatürk, insan sağlığı üzerine olan çağdaş kavramların ve değerlerin ülkemize getirilmesinde öncülük etmiştir.

Onunla birlikte ülkemizde sağlık kavram ve hizmetleri yepyeni bir biçim ve içerik kazanmıştır.

SaÄŸlık tarihi yönünden Türkiye Cumhuriyeti’ndeki en önemli olaylardan biri kuÅŸkusuz SaÄŸlık Bakanlığı’nın kuruluÅŸudur. SaÄŸlık hizmetleri, Osmanlı Devleti’nde İçiÅŸleri Bakanlığı kapsamında temsil edilmekte idi. TBMM’nin açılmasından hemen sonra kurulan ilk hükümette SaÄŸlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı da yer almıştır. SaÄŸlığın bakanlık düzeyinde iÅŸlevsellik kazanması, ülkemiz için yepyeni bir durumken, dünyada da saÄŸlık hizmetlerinin bakanlık düzeyinde temsil edildiÄŸi ilk birkaç ülkeden biri olmuÅŸtur.

1923 yılında sağlık hizmetleri ülke genelinde yaygınlaştırılırken, ilk yıllarda koruyucu hekimliğe önem verildi.

Atatürk Koruyucu Hekimliği «Tıbbi bir sağlık koruma olduğu gibi sosyal bir sağlık korumadır» şeklinde tanımlamıştır. Ve temel kaygılarından birinin, «koruyucu ve geliştirici hizmetlerin bir an önce halka ulaştırılması» olduğunu ifade etmiştir.

1924’te alınan bir kararla Ankara, İstanbul, Sivas, Trabzon, Erzurum ve Diyarbakır’da örnek hastaneler yaptırıldı. Bu hastanelere bulunduğu ilin adı ile birlikte Numune Hastanesi adları verilmiştir.

Halk saÄŸlığı kavram ve hizmetlerinin geniÅŸ biçimde algılanması ve yaÅŸama geçirilmesi adına «Etimesgut Numune Dispanseri» Atatürk’ün direktifleriyle hizmete açılmıştır.

1925 yılında hazırlamış olduğu bir programla, sağlık sorunları üzerine dikkatle eğilmenin gereğini duymuştur.

1930 yılında «Umumi Hıfzıssıhha Kanunu» yürürlüğe girmiÅŸtir. Halk SaÄŸlığı hizmetlerinin «Hıfzıssıhha Kanunu» ile yasal bir temele oturması Türkiye’de saÄŸlık alanına bütüncül bir açıdan bakılmasının önemli kilometre taÅŸlarındandır.

1931 yılında «Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi» hizmete açılmıştır. Bu kurum, memlekette hüküm süren hastalıklar ve bunların sebepleri, mücadelede güdülecek yollar ve yöntemler hakkında incelemelerde bulunmuş, aşılar ve serumlar hazırlamaya başlamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde 22 farklı çeşit aşı üretilmeye başlanmıştır. Üç milyonu aşkın doz çiçek aşısının sadece Sivas’ta üretilmiş olduğunu dile getirmek, bu bağlamda yeterli bir fikir verebilir kanımca.

1936 yılında çıkarılan «Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Teşkilatı ve Memurin Kanunu» ve bu kanunlara ek olarak çıkarılan kanunlarla, sağlık hizmetleri ve Bakanlığın merkez ve taşra örgütü düzenlenmiştir. Sınır şehirlerinde sağlık kontrolleri artırılarak, bulaşıcı hastalıkların ülkeye girmemesi için tedbirler alınmıştır. Bataklıklar kurutulmuştur.

11 Haziran 1868 tarihinde «Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti» adıyla kurulan Kızılayı teÅŸkilatının ismi , 1935’te  «Türkiye Kızılay Cemiyeti» olarak Atatürk tarafından deÄŸiÅŸtirilmiÅŸtir.

Kızılay teşkilatı devletin desteği ve halkın bağışlarıyla güçlendirildi. Bu sayede Kızılay, daha çok kişiye yardım etme olanağını elde etmiştir.

Bulaşıcı hastalıklara karşı alınan köklü tedbirlerle verem, trahom, frengi, sıtma kontrol altına alınmış, çiçek, tifüs, veba, kolera gibi hastalıklar da ülkede pek görünmez olmuştur.

Atatürk, 1922’de söylediği şu sözle, Sağlık Alanındaki hedefleri sırlamıştır.

«Sağlık ve sosyal yardım konularında izlediğimiz amaç şudur:

  • Milletimizin saÄŸlığının korunması ve kuvvetlendirilmesi,
  • Ölümün azaltılması,
  • Nüfusun artırılması,
  • Bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hale getirilmesi,
  • Bu yolla millet bireylerinin dinç ve çalışmaya yetenekli bir halde saÄŸlıklı vücutlar olarak yetiÅŸtirilmesi… Â»     
    1922 (Atatürk’ün S.D.1, s. 217)

Günümüz ve Sağlık

Ãœlkemizde son olarak, aşı üretimi 1996’da DBT ve kuduz aşısı, 1997’de BCG aşı üretiminin kesilmesi ile sona ermiÅŸtir. Aşı üretiminin sona ermesi ile aşılar satın alınarak temin edilmektedir. 

Son yıllarda sadece bazı aşıların  paketleme, enjektöre dolum iÅŸlemleri ülkemizde yapılmaya baÅŸlanmıştır. Bakanlık 2019 AÄŸustos ayında yerli eriÅŸkin difteri-tetanos aşısı üretime geçecek ÅŸeklinde açıklama yapmıştır.

Ve üzülerek söylüyorum; döviz kurlarındaki ani yükselmeler sonucu ithalatçı firmaların zarar etmeleri sebebiyle birçok ilaçta olduğu gibi aşılarda da bugünlerde ülkemizde yokluk dönemine girilmiştir. Bazı aşılar, stoklarda tükenmiş olup; bebeler aşılanamamaktadır.

Günümüzde 2012 başında geçilen GSS –Aile Hekimliği- sistemi ile koruyucu hekimliğe ağırlık verilecek dense de; bu sözde kalmıştır.

SaÄŸlık hizmetlerinin sosyalleÅŸtirildiÄŸi, koruyucu saÄŸlık hizmetlerinin öne çıkartıldığı hiçbir ülkede,  bu sistem uygulanmamaktadır. Adeta, vatandaşın hastalanmasını engellemek yerine, hasta olanların tedavisini parayla yapmayı hedefleyen bir sisteme geçilmiÅŸtir.

Bu sistemle vatandaşlar önce hasta olacaklar sonra kamu ya da özel sektörde tedavi olacaklar. Böylelikle sağlık piyasalaşmış, para ve kazanç getiren bir iş durumuna gelmektedir.

Aile hekimlerine koruyucu sağlık hizmetlerine teşvik yerine adeta reçete yazmaya teşvik edilmektedirler. Daha önceki sağlık ocakları, hem koruyucu hekimlik hem de tedavi edici hekimlik yapıyor idiler. Sağlık Ocakları kapatılıp, aile hekimliği hizmetine geçilmesi ile koruyucu sağlık hizmetleri geri plana alınmıştır.

Bu sistemin zararı ve koruyucu saÄŸlık hizmetlerinin geriye gitmesini artan saÄŸlık hizmeti harcamalaro yansıtmaktadır. GSS’nin saÄŸlık hizmetlerinin maliyetini düşüreceÄŸi iddiası tam bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır.  SaÄŸlık hizmetlerinin maliyeti artmıştır.

SGK’nın hastanelere ödediği fatura tutarları 2012-2016 yılları arasında bazı hastaneler için 3 katına kadar çıkmıştır.

 Sosyal Devlet – Milli Devlet ve SaÄŸlık

 Ä°nsana hizmet gaye edinmiÅŸtir. Devlet, bireylerin en önemli ihtiyaçlarından olan saÄŸlığı temin etmekle mükelleftir. SaÄŸlık sistemi 3 kısma ayrılmıştır.

  • Koruma Amaçlı Tedbirler
  • Kontrol ve Ä°yileÅŸtirme
  • Tedavi Sistemi

Koruma Amaçlı Tedbirler: Bireylerin hastalanmalarına sebep olan çevresel ve bireysel etkilerin azaltılması sağlanacaktır.

Kontrol ve İyileştirme: Her şeyden önce yetersiz beslenmeye karşı, öncelikle her doğan çocuk için 15 bin liralık yıllara yayılmış kademeli doğum desteği verilecektir.

Tedavi Sistemi: Aile hekimliği sistemi ile hizmet vatandaşın ayağına götürülecek, gerekli görülen hallerde daha ağır tedaviler için hastaneler kullanılacak. Direkt aile hekimlerinin organize ettiği randevu sistemi ile, kuyruklara ve yanlış branş başvuruları ile zaman kaybına son verilecektir.

Atatürk’ün sağlık uygulamalarında olduğu gibi «Koruyucu Sağlık Hizmetlerine» ağırlık veren bir model olan Sosyal Devlet-Milli Devlet Projesini ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş Hocama Saygı ve Hürmetlerimle şükranlarımı sunarım.Dr. Öğr. Üyesi Ali Bestami Kepekçi / 23.Nisan.2019

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi