İsrail’in Mesajı ve Ortadoğu’nun Kaderi Yüklenme tarihi 14 Haziran 202514 Haziran 2025 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi Netanyahu’nun meclis kürsüsünden yaptığı gerilim dolu konuşma sonrası soluğu Kudüs’te, Ağlama Duvarı’nda alması tesadüf değildi. Elindeki dilek kâğıdını taşlar arasına yerleştirirken yazdığı cümle şu şekildeydi:“Yaralı aslan ayağa kalkacak.” Bu söz, sadece kişisel bir inanç beyanı değildi. Kısa bir süre sonra duyurulan operasyonun adı her şeyi özetliyordu:Yükselen Aslan. Aslan burada basit bir sembol değildir. Ne sadece bir ulusa ne de yalnızca bir düşmana yöneliktir. Bu figürle birlikte hem içerideki direnci konsolide eden hem dışarıdaki muhataplara mesaj yollayan çok katmanlı bir medeniyet bildirimi söz konusudur. Aslan: Tevrat’tan Jeopolitiğe Uzanan Sembol Yahudi kutsal metinlerine göre Mesih, Yahuda kabilesinden, yani “Yahuda’nın Aslanı”ndan gelecektir. Bu ifade, zamanla teolojik anlamının ötesine taşınmış, bir küresel hâkimiyet metaforuna dönüşmüştür. Zira bu aslan, yalnızca kurtarıcıyı değil; Tanrı adına dünyaya nizam vermeye gelen “seçilmiş iradeyi” temsil eder. İsrail’in, İran’a yönelik saldırısına bu adı vermesi hem kendi halkına hem Batı dünyasına hem de Ortadoğu’daki muhalif yapılara açık bir mesajdır: “Yahudi aslanı geri döndü ve yeniden hükmetmeye geliyor.” Tarihten Gelen Psikolojik Kodlar 1979 öncesi İran bayrağındaki Aslan ve Güneş sembolünü hatırlayalım. Güneş Persleri, aslan ise İmam Ali’yi simgelerdi. Bugün İsrail’in “aslan” üzerinden mesaj vermesi, yalnızca İran rejimini değil, rejim karşıtı halkı da hedef almaktadır. Bu isimle yapılan çağrı şudur: “Siz, eski ihtişamın varislerisiniz. Yaralı aslan sensin, kalk ve diren.” Bu yönüyle “Yükselen Aslan” sadece saldırılan noktaların askeri hedef olmasıyla sınırlı değildir. Aynı zamanda İran iç siyasetini karıştırma ve bir nevi “seküler Şahlık nostaljisini” canlandırma girişimidir. Mesih Çağı 2000’li yıllarda Batı’nın bölgeye dayattığı “dinlerarası diyalog”, “ılımlı islam”, “ılımlı reform” gibi kavramlar; emperyalist niyetin postmodern yöntemleriydi. Bugün ise bu yöntemler başka bir şekle evriliyor. 7 Ekim 2023 bu evrenin miladı olarak kabul edilebilir. Şimdi açıkça “Tanrı adına gelen aslan” üzerinden sert mesajlar veriliyor. İsrail’in yaptığı şey şudur: İç siyasette Netanyahu üzerindeki baskıyı “kutsal misyon” algısıyla savuşturmak, ABD ile yaşadığı fikir ayrılıklarını “ortak kader” söylemiyle yumuşatmak, İran’ın iç muhalefetini “diriliş çağrısıyla” etkilemek. Gazze’de yaptığı soykırıma çıkan sesler sadece kınamada olsa “din teması” ile onları tamamen sona erdirmek. Prof. Dr. Haydar Baş’ın Öngörüsü: Medeniyet Savaşı Bugün yaşadıklarımız, Prof. Dr. Haydar Baş’ın yıllar önce yaptığı şu tespiti akla getiriyor: “Ortadoğu’da süren savaşlar esasen medeniyet savaşıdır.” Asıl mesele, hangi medeniyetin hüküm süreceği sorusudur. Ve bu bağlamda “Yükselen Aslan”, Arz-ı Mev’ud hedefinin yeniden hatırlatıldığı, “Büyük İsrail” planının yeni evresine geçildiği bir semboldür. Prof. Dr. Haydar Baş’ın bu noktada yaptığı tarihsel ve sosyolojik tespit, bugün yaşananların şifrelerini çözmek için kılavuz niteliğindedir: “Savaşların temellerine indiğimizde görüyoruz ki artık kitleler arasında, topluluklar arasında, devletler arasında, milletler arasında savaşlar sanki kendi anlayışlarını, kendi medeniyetlerini veya maneviyatlarını, bir başka ifadeyle dinlerini başka ülkelere, milletlere kabul ettirme mücadelesi gibi ortaya çıkıyor. Gibisi fazla; bu kabul etsek de etmesek de aslında savaşan kültürler, medeniyetler ve dinler ve insan dediğimiz varlık da bunun sözcüsü oluyor… Eğer haksa inandığı şey, onun sözcüsü oluyor veya batıl sözcüsü; batılsa inandığı şey, o batılın temsilcisi oluyor…” Ve en çarpıcısı: “…biz aldığımız eğitimin dışında, dünyanın hadiseye bakış tarzıyla, metoduyla, mantığıyla, metodolojisiyle bakarsak o zaman ne demek olduğunu, Büyük Ortadoğu Projesi’nin temelindeki hadisenin ne olduğunu ancak o zaman görebiliriz.” Bu sözler, sadece askeri ve siyasi gelişmelere değil; aynı zamanda milletlerin ruhuna, idrakine ve dünya görüşüne karşı yürütülen savaşı da ortaya koyuyor. Bu müdahale, bölgeyi yeniden şekillendirme planlarının son aşamasına yaklaşıldığını gösteriyor. Ve her hamlede hedefe bir adım daha yaklaşılıyor. Unutmayalım; Trump’la, Netanyahu arasında fikir ayrılıkları olabilir ama hedef noktasında nokta kadar fark yoktur. ABD’nin amacı da değişmez, istikameti de. O istikamet, İsrail’in hakimiyeti üzerinden bölgeye şekil vermektir. BTP Lideri Hüseyin Baş’ın sık sık ifade ettiği gibi; “hedef” değişmez, ancak “nasıllar”, yani “hedefe ulaşacak yollar” değişebilir. Özet olarak diyebiliriz ki; “Yükselen Aslan” adıyla yapılan bu saldırı, yalnızca bir ülkenin değil; bir medeniyetin yeniden doğuşuna yapılan çağrıdır. Bu çağrıya cevap, tankla değil; bilinçle, ekonomiyle, milli iradeyle ve halkın sahici bir önderlikle buluşmasıyla verilebilir. Bugün artık tüm bölgede tarihini bilen, medeniyeti ile ve milleti ile barışık, basiret sahibi idarecilere ihtiyaç vardır. Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp