16 Ağustos 2025 Cumartesi

Devletin Ebediyet Ufku ve Bugünün Siyasi Gerçekliği

Prof. Dr. Haydar Baş’ın 1994’te yaptığı uyarılar ışığında ‘Terörsüz Türkiye’ süreci yeniden düşünülmeli.

Türkiye’nin bir kez daha “terörsüz bir gelecek” vizyonuyla siyasi mühendislik süreçlerine sahne olduğu bir dönemdeyiz. Meclis’te kurulması planlanan komisyonlar, açıklamalar arasına serpiştirilen yeni anayasa çerçevesi, halkta umut kadar endişe de doğuruyor. Çünkü bu süreçlerin temel sorusu hâlâ cevapsız: Devletin bekası için mi yola çıkıldı, yoksa siyasi varlıkların bekası için mi?

Bu soruya ışık tutabilecek en dikkat çekici analizlerden biri, Prof. Dr. Haydar Baş’ın 1994 yılında Meltem TV’de yaptığı söyleşide gizlidir. Yaklaşık 30 yıl önce yaptığı bu analiz, bugünün gelişmelerini adeta önceden haber verircesine kapsamlı ve derinliklidir.

Prof. Dr. Haydar Baş’a göre bir milletin siyasi istikrarı, devletin ebedilik ülküsüyle doğrudan bağlantılıdır:

“Bizim toplumumuzda bilhassa Osmanlı döneminde devleti ebedi müddet fikri vardı… Şimdi bence biz bunu bugün insanımıza veremedik, veremiyoruz. Yani ebedilik sıfatını devlete kazandırmamız lazım.”

Oysa bugün Meclis’te kurulması planlanan komisyonlarda, kalıcı bir devlet politikası üretmek yerine geçici bir “toplumsal mutabakat illüzyonu” oluşturma gayreti göze çarpmaktadır. Muhalefetin “katılacağız ama karar mekanizmasında yer alacak mıyız?” sorusu bile bu kırılgan yapının göstergesidir.

Prof. Dr. Haydar Baş bu noktada uyarır:

“Partiler partizanlıktan vazgeçecekler. Hariciye politikamızı gözden geçirip bir devlet politikası tespit edecekler. Dâhiliye politikamızı da aynen tespit edecekler.”

Bugün Türk dış politikası, komşu ülkelerle gerilim ve yalnızlık içinde ilerliyor. Oysa Haydar Baş, 1994’te Suriye, Irak, İran gibi komşularla “beraberliklerimizi hatırlamalıyız” diyerek şunu vurgulamıştı:

“Bize denildi ki bunlar sizin dostunuz değil. Bize o gözlüğü taktılar… Şimdi en basit bir su meselesinde dahi bir araya gelip anlaşamıyoruz.”

Bugünün siyasi tablosunda Prof. Dr. Haydar Baş’ın 1994’teki tespitlerinin yankısı açıkça hissediliyor. Komşularla birlikte hareket etmeden, dış güçlerin dayattığı çözüm paketleriyle kalıcı ve gerçek bir “terörsüz Türkiye” inşa etmek mümkün değildir. Haydar Baş bu yaklaşımın yalnızca dış politikada değil, iç politikada da karşılık bulması gerektiğini özellikle vurgulamıştı.

“Biz büyük bir milletiz. İçimizde ne cins insan olursa olsun büyüklüğümüzün göstergesi sayılır. Dili ne olursa olsun, dini ne olursa olsun, ırkı ne olursa olsun. Bu ırklardan vücuda gelmiş “mozaik” diyorlar şimdi ben buna “vücut anatomisi” diyorum. Ne kadar fazla olursa olsun o millet büyük millet olur. Sen şimdi adamın diline karışırsın, dinine karışırsın, rengine karışırsın, oturmasına karışırsın, yürümesine karışırsın. Sen üç kişiyi idare edemezsin böyle ya. İşin özü hürriyette, müsamahadadır. Müsamahanın özü de insanlara vereceğin, onlara layık gördüğün hürriyete bağlıdır. Ne kadar kısıtlarsan o kadar zarar edersin.”

Bu perspektif, günümüzde önerilen anayasa değişikliklerinin yalnızca kimlik eksenli pazarlıklara indirgenmemesi gerektiğini hatırlatıyor. Vatandaşlık bağı esas alınmadan yapılacak her düzenleme, milletin değil siyasetçinin konfor alanını tahkim eder.

Haydar Baş’ın ortak değerler vurgusu ise meseleyi net bir çerçeveye oturtur:

“Benim bayrağıma hürmet edeceksin. Bu senin bayrağındır.
Sancağıma hürmet edeceksin. Bu senin sancağındır.
Vatanıma hizmet edeceksin. Bu senin vatanındır.
Bu devlet senin devletindir. Bu asker, bu ordu senin askerindir.”

Bu çerçevede “büyük devlet politikası”, milletin müşterek olduğu ilkelerde disiplinli bir birliktelik kurmak anlamına gelir.

Bugünkü “Terörsüz Türkiye” projesinde eksik olan da işte tam budur:
İlkelerde birlik, yöntemde feraset.

Sonuç olarak, bugün Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu şey, komisyondan komisyona sürüklenen siyasi uzlaşı arayışı değil; ebedi devlet şuuruyla şekillenmiş, milletin müşterek değerlerini esas alan, ferasetli ve cesur bir devlet politikasıdır.

Bu vizyonu hatırlatanlara kulak verilmeden, “terörsüz Türkiye” yalnızca bir slogandan ibaret kalacaktır.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi