COVID-19 şiddeti, koruyucu antikorların özelliklerine göre değişiyor Yüklenme tarihi 26 Aralık 202026 Temmuz 2021 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi Stanford Medicine’deki araştırmacılar tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre, COVID-19 antikorları, hafif COVID-19 vakalarında, şiddetli vakalarda olduğundan tercihen virüsün farklı bir bölümünü hedef alıyor. Ve hafif COVID-19 vakalarında antikorlar enfeksiyondan sonraki birkaç ay içinde önemli ölçüde azalıyor. Çalışmadaki bulgular, enfekte olan kişilerde hastalığın seyrini belirleyen etkenler hakkında yeni bilgiler veriyor. İnsanların yeniden enfekte olup olamayacağı, Önceki enfeksiyonu tespit etmek için antikor testlerinin pandeminin genişliğini hafife alıp almayacağı, Koruyucu bir bağışıklık tepkisini sürdürmek için aşıların düzenli aralıklarla tekrarlanmasının gerekip gerekmediği konusun bugünlerde en çok endişe edilen konu başlıkları. Araştırmada bu soruların hepsine cevap bulunmaya çalışılmış. Çalışma editörleri, bu çalışmanın asemptomatikten ölümcül hastalığa kadar tüm hastalık şiddeti spektrumundaki insanlarda SARS-CoV-2’ye karşı antikor immün tepkisinin bugüne kadarki en kapsamlı çalışmalardan biri olduğunu ifade ediyorlar. Çalışma, şiddetli COVID-19’a sahip kişilerde, virüsün hücreye girmek için kullandığı başak proteinini hedefleyen antikorların, virüsün iç kabuğundaki proteinleri hedefleyen antikorların sayısına kıyasla daha düşük oranlarda oluştuğunu gösteriyor. Araştırmacılar, Stanford Health Care’de rutin testler veya iş sağlığı taraması yoluyla belirlenen veya COVID-19 semptomları ile Stanford Health Care kliniğine gelen asemptomatik, hafif veya şiddetli COVID-19’u olan 254 kişiyi inceledi. Semptomları olan kişilerden 25’i ayakta, 42’si yoğun bakım dışında, 37’si yoğun bakımda tedavi edildi. Çalışmadaki yirmi beş kişi hastalıktan öldü. Virüs hücre içine girmek için ACE2 reseptörüne bağlanır SARS-CoV-2, yüzeyinde başak proteini adı verilen bir yapı aracılığıyla insan hücrelerine bağlanır. Bu protein, ACE2 adı verilen insan hücrelerindeki bir reseptöre bağlanır. Bağlanma, virüsün hücreye girmesine ve enfekte etmesine izin verir. Virüs, içeri girdikten sonra, genetik materyalini saran bir iç kabuğu ortaya çıkarmak için dış kaplamasını çıkarır. Yakında virüs, hücrenin protein yapma mekanizmasını kullanarak daha fazla viral partikül ortaya çıkarır ve bunlar daha sonra diğer hücreleri enfekte etmek için salınır. Spike proteinini tanıyan ve ona bağlanan antikorlar, ACE2’ye bağlanma kabiliyetini bloke ederek virüsün hücreleri enfekte etmesini önler, oysa diğer viral bileşenleri tanıyan antikorların viral yayılmayı önleme olasılığı düşüktür. Mevcut aşı adayları, bir bağışıklık tepkisini uyarmak için başak proteinin kısımlarını kullanır. Çalışmada antikorların, spike proteininin bir laboratuar tabağında ACE2’ye bağlanmasını önlemedeki etkinliği değerlendirilmiş. Daha önceki çalışmalardan farklı olarak; bu çalışmada antikorlar tarafından hedeflenen viral proteinleri karşılaştırılmış. Hastalığın ciddiyetinin, enfekte olan kişilerde oluşan antikorların hedefledikleri viral proteinlerle ilişkili olduğu gösterilmiş. Hastalığı hafif olan kişilerde daha yüksek oranda virüsün hücrelerde ACE2 reseptörlerine bağlanmak için kullandığı başak proteinlerine karşı antikor oluştuğu tespit edilmiş. COVID-19 hastalığı nedeniyle vefat edenlerde ise; başak proteinlerine karşı oluşan antikorların az olduğu, virüsün diğer kısımlarını tanıyan antikorların daha fazla olduğu görülmüş. Basit bir ifade ile belirtmek gerekirse; yılanın başı küçükken ezilirse, yani virüs hücrenin içine girmeden başak proteinlerine karşı yeterli sayıda antikor oluşursa, bağışıklık sistemimizin virüsü yenme ihtimali çok yüksek. Ama bunda başarılı olunamaz, virüs hücre içine girmeyi başarırsa ve virüs parçalanırsa; virüsün iç proteinlerine karşı antikor oluşturulsa bile, bağışıklık sistemimizin virüs ile mücadeleyi kazanma ihtimali çok azalıyor. Bağışıklık tepkisi kişiden kişiye değişebilir Tabii ki tıptaki ana kural unutulmamalıdır. “Hastalık yoktur, hasta vardır.” Bireysel hastalar, özellikle de şiddetli hastalığı olanlar tarafından oluşturulan bağışıklık yanıtında hala önemli değişkenlik olabileceği bilinmelidir. Sadece antikor tepkilerine bakarak hastalık şiddetinin belirlenme ihtimali yoktur. Ve yine, her şiddetli hastalık geçiren ölmemektedir. Bazıları ölür, bazıları iyileşir. Bu hastaların bazıları güçlü bir bağışıklık tepkisine sahiptir ve diğerleri daha ılımlı bir tepkiye sahiptir. Hastalığın seyri hakkında belirteçleri belirlemek için çok çalışmaya ihtiyaç vardır. Bu çalışmada da başka bir çok çalışmada gösterildiği gibi, hafif hastalığı olanlarda antikor düzeylerinin daha düşük olduğu gösterilmiş. İyileşme sonrasında IgM ve IgA seviyeleri, semptom başlangıcından veya tahmini enfeksiyon tarihinden yaklaşık bir ila dört aylık bir süre boyunca çoğu hastada sürekli olarak düştüğü gösterilmiş. IgG seviyeleri bazı hafif hastalarda tespit edilemeyen seviyelere düştüğü tespit edilmiş. Çalışmanın tartışma bölümünde “Bu durumun, toplumlarımızda soğuk algınlığına neden olmak için düzenli olarak dolaşan diğer koronavirüslerde görülenlerle oldukça tutarlı olduğu” belirtilmiş. Birinin bir yıl içinde veya bazen daha erken bir zamanda yeniden soğuk algınlığı geçirmesi sık görülen bir durumdur. İşte tam bu noktada, SARS-CoV-2 aşılamasına karşı bağışıklık tepkisinin, doğal enfeksiyonun neden olduğundan daha güçlü mü yoksa daha uzun sürüp sürmeyeceği merak konusu. Kaynak: Röltgen, K., Powell, A. E., Wirz, O. F., Stevens, B. A., Hogan, C. A., Najeeb, J., … & Yamamoto, F. (2020). Defining the features and duration of antibody responses to SARS-CoV-2 infection associated with disease severity and outcome. Science immunology, 5(54). DOI: 10.1126 / sciimmunol.abe0240 Benzer Yazılar Ağrısız Doğum ile Endişelerinizden Kurtulun KBB Hekimi Gözüyle Anestezi Weaning – Mekanik Ventilatörden Ayırma Renal Replasman Tedavisi HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp