19 Ağustos 2025 Salı

Sorunun Adını Doğru Koymak

Türkiye’de yıllardır belli çevreler tarafından ısrarla “Kürt sorunu” ifadesi dillendiriliyor. İlk bakışta masum görünen bu tanım, aslında derin bir stratejik tuzağı barındırıyor. Çünkü bu ifade, uluslararası hukukta “ayrı bir ulus” algısını besliyor ve self-determinasyon (ayrılma) hakkına dayanak yapılabilecek bir söylem üretiyor. Bu, farkında olmadan üniter devlet yapısının altına konulmuş bir dinamit etkisi yaratıyor.

Tarihe baktığımızda, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde Kürtler, Türklerle birlikte bu ülkenin kurucu unsurları arasında yer aldı. 1920’lerin TBMM zabıtlarında, doğudaki vilayetlerden gelen Kürt kökenli milletvekillerinin, “Biz Türk’üz, Müslümanız” vurgusu yaptığı açıkça görülür. O dönemde ne “Kürt sorunu” diye bir kavram vardı, ne de etnik temelli ayrışma. Sorun, etnik kimlikten değil, eşit vatandaşlık içinde geri kalmış bölgelerin kalkınmasından kaynaklanıyordu.

Bu kavram literatüre özellikle 1980 sonrası PKK terörü ile girdi. Bölücü hareket, silah zoruyla, uluslararası kamuoyunda Türkiye’yi “azınlıklarına baskı yapan devlet” gibi göstermek istedi. Bu süreçte Batı medyası ve bazı akademik çevreler, bilinçli olarak “Kürt sorunu” ifadesini yaygınlaştırdı. Halbuki sorun; terör, dış destekli ayrılıkçılık, bölgesel kalkınma farkı, eğitim ve istihdam yetersizliğiydi. Bunların hiçbiri etnik temelli çözüm gerektirmez; güvenlik, ekonomi ve hukuk ekseninde çözülür.

Kabul edelim ki, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun sosyo-ekonomik göstergeleri uzun yıllar Türkiye ortalamasının altında kaldı. TÜİK verileri, kişi başı gelir farkının bazı illerde %60’ın üzerinde olduğunu gösteriyor. Ancak bu tablo, etnik kimlikle değil, kalkınma politikalarının yetersizliğiyle açıklanabilir. Sorunu “Kürt sorunu” diye tanımlamak hem çözümü yanlış zemine çeker hem de bölücülere ideolojik mühimmat sağlar.

Peki “sorun var” diyenleri nasıl ikna edeceğiz? Öncelikle kavramın tehlikesini anlatmak gerekiyor. “Kürt sorunu” dediğinizde, farkında olmadan sınır haritaları, özerklik modelleri, federasyon tartışmaları başlatırsınız. “Bölgesel kalkınma sorunu” derseniz, çözümü eğitim yatırımları, sanayi teşvikleri, güvenlik önlemleri ve demokratik katılım mekanizmalarında ararsınız. Yani kelimenin seçimi, çözümün yönünü belirler.

Ulusal duruş, sorunların çözümünde milli birliği zedelemeyen, bütün vatandaşları kapsayan bir dil kullanmayı gerektirir. “Türk” kimliği etnik bir tanım değil, Anayasa’nın tarif ettiği siyasi vatandaşlık kavramıdır. Bu şemsiye, Kürt’ü de Türk’ü de Arap’ı da içine alır. O yüzden “Kürt sorunu yoktur” demek, bir halkı inkâr etmek değil, bir milletin parçalanmasına karşı tavır almak demektir.

Bugün Türkiye’nin gerçek sorunu; terörle mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek, bölgesel kalkınma farklarını kapatmak ve dış müdahalelere kapalı bir güvenlik mimarisi kurmaktır. Sorunun adını doğru koyarsak, çözümü de doğru yerde ararız. Aksi hâlde, bölücülerin ekmeğine yağ süren bir dili, farkında olmadan biz üretmiş oluruz.

Tarihî Anekdot:

Lozan görüşmeleri sırasında, İngiliz heyeti “Kürtler ayrı bir millettir, kendi kaderlerini tayin hakkı olmalıdır” tezini ortaya attığında, dönemin Türk heyeti sert bir şekilde şu cevabı verdi:
“Kürtler, Türklerle birlikte İstiklâl Harbi’nde omuz omuza savaşmıştır. Onlar bu milletin ayrılmaz parçasıdır.”
Bu net duruş sayesinde, Lozan’a “Kürt sorunu” diye bir başlık girmedi. Eğer o gün, kavram üzerinde tereddüt edilseydi, bugün çok daha ağır sorunlarla karşı karşıya kalabilirdik.

Ahkâm-ı Hatime

Tarih, kavramların devletlerin kaderini nasıl değiştirdiğini defalarca göstermiştir. Bir milletin birlik harcı, kullandığı dilin ve sahip çıktığı değerlerin içindedir. “Kürt sorunu” ifadesi, farkında olmadan bu harca ayrılık tozu serpmektir.
Sorun vardır, evet; ama bu terör sorunudur, kalkınma sorunudur, adalet sorunudur.
Adını doğru koymak hem üniter yapının korunması hem de vatandaşlarımızın hak ettiği refahın sağlanması için ilk adımdır.

Unutmayalım: Yanlış teşhis, yanlış tedaviyi; yanlış tedavi ise telafisi zor kayıpları getirir.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi