Cumhuriyet’in İktisadî Zihniyeti Üzerine Bir Yanılgı Yüklenme tarihi 29 Ekim 202530 Ekim 2025 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi (Taha Akyol’un “Cumhuriyetin Evrimi” yazısına cevaben) Taha Akyol, son makalesinde Cumhuriyet’in bir asrı geride bırakırken ardında “iki eksik” bıraktığını söylüyor:Biri “iktisadî zihniyet eksikliği”, diğeri “kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü eksikliği.”Kuvvetler ayrılığı tartışılabilir, ama “iktisadî zihniyet eksikliği” ifadesi, bana kalırsa tarihsel gerçeklerle örtüşmeyen bir genellemedir. Çünkü Cumhuriyet’in kurucu iradesi, daha 1920’lerde, sadece siyasi bağımsızlığı değil, ekonomik bağımsızlığı da hedeflemişti.Gazi Mustafa Kemal Atatürk bunu açıkça şöyle dile getirir: “Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa elde edilen başarılar kalıcı olamaz.” Bu cümle bile başlı başına bir iktisadî vizyon beyanıdır. İzmir İktisat Kongresi: Ekonomik Misak-ı Milli Cumhuriyet ilan edilmeden sekiz ay önce, 17 Şubat 1923’te İzmir’de toplanan İktisat Kongresi, Türkiye’nin yeni rotasını belirleyen bir “ekonomik anayasadır.”Kongreye 1135 delege katılmış, dört sınıfı — çiftçi, tüccar, işçi, sanayici — aynı çatı altında toplamıştır. Burada alınan kararlar, Akyol’un iddia ettiği gibi bir “iktisadî düşünce eksikliği” değil, tam tersine, ekonomik millîlik bilincinin kurumsal ifadesidir: Üretimin millîleştirilmesi, Yerli sanayinin korunması, Yabancı sermayeye kontrollü açıklık, İşçinin hakkı, emeğin teminatı, Kadın emeğinin teşviki, Vergi adaletinin sağlanması. Atatürk bu kongrede, Türkiye’nin sadece bağımsız bir devlet değil, üreten bir millet olacağını ilan etmiştir.Yani Cumhuriyet’in zihniyetinde, ekonomi salt bir “araç” değil, bağımsızlığın temelidir. Kurumsal Devrim: Fabrikalar Cumhuriyetin Kaleleri Atatürk’ün döneminde “iktisadî zihniyet yoktu” diyenlere, sadece kurulan kurumların isimlerini okumak bile yeter: Yıl Kurum Amacı 1924 Türkiye İş Bankası Ulusal sermaye birikimini başlatmak 1925 Sanayi ve Maadin Bankası Devlet yatırımlarını finanse etmek 1930 Merkez Bankası Para politikalarında millî bağımsızlık 1933 Sümerbank Sanayileşme ve tekstil yatırımları 1934 Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı Planlı kalkınma dönemi 1935 Etibank & MTA Madenlerin millîleştirilmesi 1937 Denizbank Denizcilik ve taşımacılık geliştirme 1938 Halk Bankası Küçük esnaf ve üreticinin desteklenmesi Bu tablo, sadece iktisat politikası değil; bir devlet aklının, bir üretim ahlakının göstergesidir.Atatürk döneminde yapılan her fabrika açılışı, aynı zamanda bir egemenlik ilanıdır. Köylü Milletin Efendisidir Cumhuriyet’in ilk köklü ekonomik kararı, Aşar vergisinin kaldırılmasıdır (1925).Bu, yüzyıllardır köylünün sırtındaki feodal yükün kaldırılması demektir.Ardından Ziraat Bankası yeniden yapılandırılmış, köylüye faizsiz kredi ve tohum desteği verilmiştir.Ziraat enstitüleri açılmış, tarımda bilimsellik yerleştirilmeye başlanmıştır.Bu politikalar, köylünün devlete güven duymasını sağlamış, tarımı ekonomik omurga hâline getirmiştir. “Bir Metre Şimendifer”: Ulaşım ve Kalkınma 1923’te 4.000 km olan demiryolu hattı, Atatürk döneminde 8.600 km’ye çıkarılmıştır.Yeni Cumhuriyet, Anadolu’yu demir ağlarla örerken, sadece yollar değil; ekonomik damarlar açmıştır.İnönü’nün meşhur sözü, Atatürk’ün vizyonunu özetler: “Bir metre şimendifer, bir fabrika kadar kıymetlidir.” Planlı Sanayileşme: 1934 Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı Atatürk döneminde planlı ekonomi anlayışı Sovyet planlarından esinlenmiş ama birebir kopyalanmamıştır.Hedef, ithal ikamesi değil, milli üretim yeteneği kazandırmaktı.Bu dönemde kurulan fabrikalar, Cumhuriyet’in taş binaları değil; ekonomik istiklal abideleridir: Kayseri Uçak Fabrikası (1926) Nazilli Basma Fabrikası (1937) Bursa Merinos Fabrikası (1938) Paşabahçe Cam (1934) Karabük Demir-Çelik (1937 temeli) Bugün bile bu kurumlar, Türkiye’nin sanayileşme mirasının direkleridir. Paranın Millîleştirilmesi 1930’da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kurulduğunda, hedef şuydu:“Para politikası İstanbul bankerlerinin değil, Türk devletinin elinde olacak.”Bu, ulusal ekonominin tam bağımsızlığı anlamına geliyordu.1930’larda çıkarılan Türk Parasını Koruma Kanunu ile döviz piyasası da millî denetime alınmıştır. Ekonominin Kültürel Boyutu: “Cehalete Karşı Savaş” Atatürk’ün devrimleri yalnız fabrikalarda değil, insan zihninde başlamıştır.Harf Devrimi (1928) ve 1933 Üniversite Reformu, ekonomik kalkınmanın insan kaynağını hazırlamıştır.Çünkü O, bilirdi ki: “Bir milleti kurtaranlar yalnız top ve tüfek değil, irfan ordusudur.” Prof. Dr. Haydar Baş’ın Perspektifi: Milli Ekonomi Modeli’nin Temeli Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli adlı eserinde Atatürk’ün bu yönünü sık sık vurgular: “Atatürk, ekonomik bağımsızlığın milletin haysiyetini koruyacağını biliyordu. Ekonomik bağımsızlığını kaybeden millet, siyasi bağımsızlığını da kaybeder.” Bu cümle, Atatürk’ün 1923 İzmir İktisat Kongresi’nde kurduğu mantığın modern bir devamıdır.Atatürk, o dönemde “üreten, kendi kaynaklarını yöneten, devleti halkla bütünleştiren bir model” kurmuştu;Haydar Baş ise bu mirası çağın şartlarına taşıyarak sistemleştirmiştir. Dolayısıyla, Cumhuriyet’in iktisadî zihniyetini görmezden gelmek,sadece tarihî bir yanılgı değil, millî bir hafıza kaybıdır. Sonuç: Eksiklik Değil, İstikamet Taha Akyol’un “iktisadî zihniyet eksikliği” iddiası, Cumhuriyet’in ruhunu değil, biçimini okuyor.Atatürk döneminde iktisadî zihniyet eksik değil, fazlasıyla ileriydi.Eksik olan, o mirasın sonraki kuşaklarca sürdürülememesidir. Bugün Türkiye hâlâ “ekonomik bağımsızlık” mücadelesi veriyorsa, çözüm yolu yeni model arayışlarında değil,Atatürk’ün İzmir’de, Haydar Baş’ın sayfalarında bıraktığı o millî reçetede saklıdır: “Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.” Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp