Atatürk Neden Cumhuriyeti Kurdu? Yüklenme tarihi 29 Ekim 202529 Ekim 2025 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Bu yazımızda 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle temel bir soruya cevap arayacağız:“Mustafa Kemal Atatürk neden Cumhuriyeti kurdu? Neden rejim olarak Cumhuriyeti tercih etti?” İmparatorluğun Çöküşü ve Halkın Yok Sayılışı Atatürk’ün yaşadığı dönem, yalnızca savaşların değil, yönetim anlayışının da iflas ettiği bir dönemdi.Osmanlı’nın son yüzyılında egemenlik bir hanedanın ve küçük bir zümrenin elinde toplanmıştı. Halkın yönetime katılması mümkün değildi. Birinci Dünya Savaşı sonrasında işgal altındaki bir Anadolu’da, halk kendi kaderini tayin etme gücünü ilk kez ulusal direnişle kazandı.Atatürk bu süreçte şunu gördü: “Millet, kaderini kendi ellerine alınca yenilmez olur.” İşte bu gözlem, Cumhuriyetin doğuş fikridir.Cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değil; yüzyıllarca susturulmuş bir milletin iradesini yeniden diriltme iradesidir. Atatürk’ün Zihnindeki Model: Halkın Egemenliği Atatürk’ün düşüncesinde Cumhuriyet, halkın yalnızca seçme değil, söz ve karar sahibi olma rejimidir.Nitekim kendisi şöyle demiştir: “Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.”(Nutuk, 1927) Bu söz, bir “ideolojik tercih”ten çok, sosyolojik bir tespittir.Atatürk milleti tanıyordu.Türk milleti tarih boyunca beyini, hakanını, liderini seçmiş, ona biat değil, adalet şartıyla itaat etmiş bir milletti.Cumhuriyet bu tarihsel bilincin modern çağdaki ifadesidir. Atatürk, 1923’te ilan ettiği Cumhuriyetle aslında “modern devlet” fikrini değil, milli egemenliği yeniden inşa etmiştir. Neden Monarşi Değil? Çünkü Atatürk’e göre bir devletin temeli, akıl ve halk iradesidir; soy ve imtiyaz değil. O şöyle der: “Bizim hükümet şeklimiz, tam manasıyla bir halk hükümetidir.” Monarşi, iradeyi doğuştan gelen bir hakka dayandırır.Cumhuriyet ise, iradeyi halkın ortak aklına ve seçim yetkisine emanet eder.Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı halkla birlikte kazandı; biliyordu ki, devleti yaşatacak olan da aynı halktır.Bu nedenle “ulusal egemenlik” ilkesi, Cumhuriyet’in değil, bizzat Atatürk devrimlerinin çekirdeğidir. O Günün Koşullarında Cumhuriyet: Bir Cesaret Devrimi 1923’te Cumhuriyeti ilan etmek, sadece bir anayasal değişiklik değildi;aynı zamanda bütün dünyanın şaşkınlıkla izlediği bir inkılaptı. Avrupa’da monarşiler hâlâ hüküm sürüyordu.Orta Doğu’da halk iradesi diye bir kavram yoktu.Atatürk, hem doğuya hem batıya meydan okudu: ‘Benim en büyük eserim, Cumhuriyettir.’ Çünkü Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim biçimi değil, insanın kendi kaderine sahip çıkma iradesidir. Bu sözler, aklın ve bilimin rehberliğinde bir milletin ayağa kalkışıdır.Cumhuriyet, bir yönetim sistemi olmanın ötesinde, bir aydınlanma hamlesidir. Bugüne Mesaj: Cumhuriyetin Ruhunu Korumak Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, sadece geçmişin değil, geleceğin projesidir.Eğer bugün hâlâ “Cumhuriyet neden kuruldu?” sorusunu konuşuyorsak, bu onun hâlâ canlı bir dava olduğundandır.Atatürk’ün şu sözü, bizlere rehber olmalıdır: “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” Bugün bize düşen görev, Cumhuriyet’i sadece bir törenle anmak değil;onu adaletle, liyakatle, bilimle yeniden inşa etmektir. Ahkam-ı Hatime Atatürk, Cumhuriyeti kurdu çünkü o bir devrimci değil, bir inşa ediciydi.O, devleti kurtarmakla yetinmedi; milleti yeniden özne yaptı.Cumhuriyet, işte bu özneleşmenin adıdır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir derken, Atatürk aslında şunu söyledi: “Bir daha asla bir millet, kendi kaderinden uzak tutulmayacak.” Cumhuriyetimizin 102. yılında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve bu ülkenin gerçek sahipleri olan aziz milletimizi saygı, minnet ve özlemle anıyorum.Cumhuriyet; yalnızca geçmişimizin değil, geleceğimizin de teminatıdır. Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp