14 Kasım 2024 Perşembe

Gelelim Mehmet Efendinin Derdine

16 Nisan 2017 Referandumu geride kaldı. Yönetim şeklimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak değişti. Hayırlara vesile olmasını temenni ederiz. Referandum öncesinde bu yeni sistemin en büyük hedeflerinden birinin daha güçlü bir yürütme işi sağlamak olduğu ifade edilmişti. Şimdi artık yürütmesi güçlü olan bir ülkede Yönetimin hiçbir bahanesi kalmamıştır. Beklenen ülkemizin bekleyen sorunlarının arka arkaya çözülmesidir. Sanırım ilk çözülmesi gereken sorunların başında ekonomi gelmektedir.

Şubat ayına ilişkin ödemeler dengesi verileri açıklandı. Buna göre geçen yıl şubatta 1,96 milyar dolar olan cari açık, 2,5 milyar dolara yükseldi. Bu ne demek? Yılın ilk iki ayında cari açıktaki toplam artış 1,1 milyar dolara ulaşmış oldu. İlk iki aydaki bu tablonun ana sebebi dış ticaret dengesindeki bozulma. İki aylık ihracat geçen seneki 23 milyar dolar seviyesinden 24,6 milyar dolara yükselirken; ithalat rakamlarındaki artış çok daha fazla olup; 27,6 milyar dolardan 30,2 milyar dolara yükselmiş.

Bakınız başka bir rakam:

Dövizi dengelemek için 17 Martta Merkez Bankası geç likidite faizlerini artırdı. Ve o tarihte dolar %0,4 düşüşle 3,6097 ve Euro 3,89 olmuş idi. Ama ne var ki; tam 1 ay sonra 17 Nisana geldiğimizde; referandumdan sonra günlük döviz kurları hafifte olsa düşmüş olmasına rağmen dolar %1,63 artarak 3,6687 ‘e euro ise 3,9063’e yükselmiştir.

Mart ayı enflasyon değerlerine baktığımızda da; ekonomik tablonun benzer sinyaller verdiğini görmekteyiz. Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) martta yüzde 1,02 Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yüzde 1,04 arttı. Yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 11,29, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 16,09 oldu.

Rakamlar ne yazık ki iç açıcı değil. Mart ayı enflasyonu, son 13 yılın en yüksek değeri. Bu enflasyon rakamlarını değerlendirirken bir konunun altını çizmek istiyorum.

TÜİK 2017 yılının başında enflasyon sepetinde değişikliğe gitmişti.

Ana harcama gruplarında yer alan gıda ve alkolsüz içecekler grubunun ağırlığı yüzde 23,68’den 21,77’ye düşürüldü. Konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlar grubunun; giyim ve ayakkabı grubunun; ev aletleri ve ev bakım hizmetleri grubunun; sağlık, haberleşme giderlerinin enflasyon hesaplamadaki oranları düşürüldü.

Buna karşılık alkollü içecekler ve tütünün ağırlığı 4,98’den 5,87’ye çıkarıldı. Ulaştırma, eğitim, lokanta, otel giderleri, enflasyon hesaplamada oranları artırılan diğer harcama kalemleri.

Sepette oranı yükseltilen ve düşürülenlere baktığımızda, günlük hayatta vatandaş Mehmet Efendinin harcamalarının oranları, ağrılıkları enflasyon hesaplamasında azaltıldı. Mehmet Efendinin zaten gündemine bile giremeyen harcama kalemlerinin ise oranı artırıldı.

Acaba Mehmet Efendi, bir ulaşım aracı ile tatile ya da memleketine en son ne zaman gitti?

Mehmet Efendi, hiç hayatında otelde kalmış mı?

Hiç lokantaya gidip ailesi ile yemek yemiş mi?

Mehmet Efendi’nin oğlu özel okulda mı okuyor?

Alkollü içecek zaten, toplumda sadece kullanıcılarını ilgilendirmekte.

Zaten kapital sistemde bir aldatmacadan başka bir şey olmayan enflasyon hesapları; Mehmet Efendinin, vatandaşın halini yansıtmaktan biraz daha uzaklaşmıştır.

Gıda maddeleri, elektrik, su faturaları gibi günlük yaşamda herkesi ilgilendiren harcama kalemlerinin, genel enflasyon oranını etkileme gücü azaltıldı.

Keşke vatandaşın hayat kalitesini değiştirmek TÜİK enflasyon hesaplama kriterlerini değiştirmek kadar kolay olsa.

Keşke bu hesaplamalardaki ağırlıklar değişince, aynı oranda Mehmet Efendinin de gıda, kira, doğalgaz, sağlık, elektrik harcamaları azalsa.

Yılın değişik dönemlerinde farklı harcamalarımız olabilir. Yazın memlekete giderken seyahat gideri; çocuk evlendirirken mobilya harcamamız olabilir. Bunlar dönemseldir. Ama gıda harcamaları her gündür. Herhalde gıdaya para harcamadığımız bir gün bile yoktur. En azından bir ekmek alıyoruzdur. Yani vatandaşı esas etkileyen gıda giderleridir.

İşte bu kalemin enflasyon hesabındaki ağılığı azaltılmıştır.

Bundan sonra genel enflasyon rakamları daha düşük çıkacak anlaşılan. Ve de gerçekten biraz daha uzak.

Ama kişisel enflasyon, yani cebimize yansıyan enflasyon farklıdır. Bu düzenlemelere rağmen yukarıda bahsettiğimiz ekonomik verilerinin ortaya çıkması, yani enflasyonun son 13 yılın en yüksek değerine çıkması aslında durumun çok daha vahim olduğunu göstermektedir.

Memur ve işçi maaş artışlarının genel enflasyon oranına göre belirlendiğini de düşünürsek; önümüzdeki dönemde gittikçe daha da fakirleşeceğimiz aşikardır.

Enflasyon ekonominin denge durumunda olmamasından kaynaklanan bir hastalıktır.

Enflasyon, en fazla sabit gelirli kesimde gelir kaybına sebep olduğu için gelir dağılımında dengesizliği de artırmaktadır.

Hesap değiştirmekle bir yere varılmaz.

Zarar eden esnaf misali; her gün yeniden eski defterleri açıp yeniden hesap yapmak esnafı kurtaramayacağı gibi; hesap değişiklikleri de çöken kapital sistemi kurtaramaz.

Çözüm bellidir. Ülkemizin milli değerlerine sahip çıkılması şarttır. Bir sömürü sistemi olan kapital sistemden vazgeçilmeli; bugün dünyada 4 milyar insanın istifade ettiği Prof. Dr. Haydar Baş Beye ait Milli Ekonomi Modeline kulak verilmelidir. İçimizden bir değerin kaleme aldığı; Sayın Baş’ın  “Ben Milli Ekonomi Modeli’ni milletim için yazdım, başkası için değil.” dediği modeli hayata geçirilmelidir.

Aksi halde yönetimde güçlenmek de çözüm getirmeyecek, kapital sistemin sömürüsü devam edecektir.

Yrd. Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi   18.04.2017

e-posta: alibestami@gmail.com

Benzer Yazılar
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi