12 Mayıs 2025 Pazartesi

Hedef “Atatürk’süz Türkiye”

Olaylara farklı bir açıdan bakmak istiyorum. “Böyle de olabilir mi?” diyerek bir fikir ortaya koymak istiyorum. Öncelikle, yaşadığımız sürecin doğrudan seçimle, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle çok da bağlantılı olduğunu düşünmüyorum. Bu bir seçim yatırımı değil. Elbette, seçim kazandıracak bir etkisi olabilir; daha doğrusu Sayın Erdoğan’ın tekrar Cumhurbaşkanı adayı olabilmesinin önü açılabilir. Bu ayrı bir konu. Ama esas amaç bu değil. Bu, zamanı geldiği için verilen bir görevin uygulamaya konmasıdır diye değerlendiriyorum.

Bu sürecin köklerinin çok derinlere, hatta Mustafa Kemal Atatürk dönemine kadar uzandığını düşünüyorum. Bugünkü olaylar sadece bir “terör örgütü” meselesi değil; Türkiye Cumhuriyeti’nin temeline yöneltilmiş çok ciddi bir ideolojik saldırıdır. Bu sadece bir güvenlik sorunu değil. Bu, “Atatürk’süz Türkiye” inşa etmeye çalışan bir projenin önümüze sunulmasıdır.

İktidarı da bu konuda ikna eden temel gerekçe tam olarak budur. Terörsüz Türkiye söyleminde buluşanlarla, PKK’nın akıl babaları arasında ortak düşünce Atatürk’süz Türkiye hedefinde buluşmaktadır.

PKK’yı diğer örgütlerden ayıran en belirgin özellik; Türk milletinin ortak değerlerini, özellikle de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün inşa ettiği ulus-devlet modelini doğrudan hedef almasıdır. Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk milleti denir” cümlesi, bu ideolojinin önündeki en büyük engeldir. Onların hedefi, Türkiye’yi etnik kimlikler üzerinden bölmek, ortak tarih ve kültürü parçalamaktır. İstedikleri anayasada, “Türk” kavramını dışlamak, “Atatürk”ü silmek ve “millet” kavramını kimliksizleştirmektir.

Bugün bazı çevrelerde “sivil anayasa”, “çoğulcu yapı”, “özyönetim” gibi kavramlar öne çıkarılıyor. Bu kavramların özünde, Atatürk’ün kurduğu üniter ve ulusal devlet yapısına karşı bir duruş vardır. Dikkat edin; bu çevrelerde Atatürk’ün adı neredeyse hiç anılmaz. Çünkü esas konu budur.

Prof. Dr. Haydar Baş’ın yıllarca vurguladığı “Atatürk vatandır, birleştirici harçtır, bayraktır” sözünü burada hatırlatmak istiyorum. 1924 Anayasası’nın 88. maddesi der ki: “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın Türk ıtlak olunur (denilir).” Bundan daha net, daha eşitlikçi bir tanım olabilir mi?

Dolayısıyla hem PKK’nın hem de bugün bu süreci yöneten iktidarın hedefi Atatürk’süz Türkiye’dir.

Şimdi, bu sürecin bir başka boyutuna geçmek istiyorum. DEM Parti tarafından yapılan açıklamada geçen “kaybettiklerimizin ruhunu incitecek hiçbir adıma izin vermeyeceğiz” ifadesine bakalım. Bu cümlede DEM Parti, PKK’nın kaybettiklerini şehit olarak görüyor ve onların hatırasını koruma iddiası taşıyor.

Buradan 1970’lere gitmek istiyorum. PKK’nın kuruluş tarihi olan 27 Kasım 1978’in arka planını incelediğimizde karşımıza “Haki Karer” çıkıyor. PKK’nın ilk büyük “şehidi” olarak andıkları Karer, Türk’tür. Ordulu’dur. Öcalan’ın Ankara’daki evinde beraber kaldığı isimlerden biridir. Haki Karer, PKK’nin kongre yaptığını bildirdiği açıklamada “ilk büyük şehidimiz” ifadeleri ile anılmıştır.

Yine açıklamalarda Türkmen asıllı Sırrı Süreyya Önder de “şehit” olarak tanımlanmıştı. Kongrenin ön bildirisinde Önder ve Karer isimlerinin ön plana çıkarılması, hareketin bir Türkiye hareketi olduğu imajını algısı oluşturma gayretidir. Kamuoyundan altı özellikle çizilen Sırrı Süreyya Önder’in Türklük vurgusundan sonra şimdi “Haki Karer”in gündem edilmesi tesadüf olmasa gerek.

HDP’nin İmralı Heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 yılında İmralı’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı kitaptan bir kesit:

“Demirtaş: (S. 103) Seçim hazırlıkları başladı. Batıda HDP, bölgede BDP ile girme yönünde ağırlıklı görüş oluşuyor.

Öcalan: Zaten bu konuyu açacaktım. Yirmi yıldan beri bu Türk solunu başıboş bırakmayın diyorum. Ayrıca sola karşı sorumluluğumuz var. Legal unsurların birlikte hareket etmesi lazım. CHP Aleviler’i kandırıp peşine takıyor. Böyle olur mu? Bunların hepsine cevap vermek lazım.

Gezi olaylarında sizin de yeterince taktik geliştiremediğiniz görüldü. Bazı eksiklikleriniz oldu burada. Benim yanımda beş Türk arkadaş olsa bile yeter. İşte bakın, Haki Karer, Duran Kalkan gibi arkadaşlar.

Ağırlığınızı kadrolaşmaya ve kurumlaşmaya verin. HDP’yi de sürükleyecek esas parti siz olursunuz. Böylece bütün vekiller Türkiye vekilleri olurlar. Sadece Kürtlerin vekilleri olmaktan çıkarlar.”

Önder’in cenazesinin Türk bayrağına sarılıp, Kürtçe sloganlarla defnedildiğini anımsayalım. AKM’deki törende terörist başı APO’nun kürtçe okunan mesajının uzun süre ayakta alkışlandığını zaten biliyoruz. İşte hem şanlı Türk bayrağını tabuta sarıp; hem de söz konusu söylem ve hareketlerde bulunmak bir çelişki gibi görünmektedir. İşte bu durum, yeni hedeflenen Atatürk’süz Türkiye projesinin sahnelenmiş şeklidir. Belki adı Türkiye Cumhuriyeti, ama anayasası kuruluş felsefesine ters; şanlı al beyaz Türk Bayrağı, ama ruhu yok olmuş, Atatürk’ün ilke inkılaplarının ya yok edildiği ya da içlerinin boşaltıldığı bir Türkiye; Atatürk’süz Türkiye. İşte hedef bu. Hem de sahte milliyetçilikle maskelenmiş bir halde.

Neden mi sürecin ta Mustafa Kemal Atatürk dönemine dayandığını iddia ettim? Çünkü Mustafa Kemal, cumhuriyeti ilan etmeye karar verdiğinde zannetmeyin ki; çevresindeki herkes aynı fikirde idi. Ne yazık ki; sanılanın aksine Mustafa Kemal, tek başına idi, ama şehitlerin kanı ile kurulan yeni devleti kurda kuşa yem etmeye de hiç niyeti yoktu.

29 Ekim 1923’de Cumhuriyet ilan edildi. Ama o gün bugündür mücadele bitmedi. 1970’lere gelelim. Deniz Gezmiş tam bağımsız bir Türkiye ve Atatürkçü çizgiyi savunmuştur. Atatürk’e olan bağlılığını idamdan önce de ifade etmiştir. İsmi Amerika’ya ait 6. Filoya karşı verdiği mücadele ile tarihe altın harflerle kazınmıştır. Emperyalizmin gemileri 1969’da Marmara’ya 6. Filo olarak geldiği zaman bu sözde İslamcılar, siyasal İslamcılar Atatürk’ün 46 yıl önce gönderdiği o gemilere karşı namaz kıldılar ve hayatları Atatürk’e hakaretle geçti. Deniz Gezmiş ve arkadaşları ise siyasal İslamcıların kıble yapıp namaz kıldığı gemilere tepkilerini en üst perdeden göstermişlerdir.

1971’de mevcut siyasiler Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının “Tam Bağımsız Türkiye” söylemlerinin karşısında durmuşlar ve süreç 6 Mayıs 1972’de 3 fidanın idam edilmesine yol açmıştır.

Yine 1970’li yılların sol görüşlü öğrencilerinden Öcalan ise, Atatürk’ü dışlayan ve emperyalizmle uzlaşan bir çizgidedir. Deniz Gezmiş “Bağımsız Türkiye” uğruna şehit olurken; Öcalan’ın geçmişte yaptıkları ve geldiği nokta ortadadır.

Sırrı Süreyya Önder’in 2004 yılında T24’te yayımlanan yazısında, Atatürk için “dinsizlik” suçlaması yapması ve onun kurduğu Cumhuriyet’in izlerini silmeye çalışan bir anlayışı desteklemesi, bugün yaşanan sürecin ideolojik zeminini çok açık ortaya koymaktadır. Bakınız ne demiş Önder:

“Bu ülkenin yenisi kurulurken şöyle olmuş: Allah, her alandan haşa silinirken, devlet kendisini Allah’ın yerine koymuş ve kendisine karşı işlenen suçlar için kendisini Allah ile bir tutup had çizmiştir. İşte bu çizgi, yani devletin çizgisi, İslam hukukundakinin aksine önceden görülebilir, bilinebilir bir şey değildir. İşte kendi haddini bilemeyen devletimizin, haddini/çizgisini aştığını fark etmenin tek yolu da haddi aşmaktır. Aşmadan önce çizilmiş somut hiçbir uyarı ya da tarif yoktur. Bir şey yapıp aşarsınız ve aştığınızı devlet size bir daha asla unutamayacağınız bir şekilde hatırlatır. Ermeni diyecekseniz mezalimini, Kürt diyecekseniz bölücülüğünü, Yunan diyecekseniz k.hpeliğini, Arap diyecekseniz arkamızdan vurmuşluğunu anlatabilirsiniz ancak. Bu tarifin içine girmeyen her şey ‘Had’din konusudur.”

Bu iddialar, içi boş ve siyasal İslamcıların söylemleri gibidir. İki grubun ortak çizgisi, “Atatürk’e, ilke ve inkılaplarına karşı duruş”tur. Yani mücadele, Atatürk ve kurucu değerler iledir.

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim: Bugünkü süreçte yaşananlar, sadece bir açılım ya da siyasi hamle değildir. Bu, Atatürk’ün temelini attığı milli, üniter ve laik devlet yapısını parçalama sürecidir. Atatürk ortadan kaldırılırsa, geriye Afganistan gibi kaotik bir yapı kalır.

“Atatürk vatandır, Atatürk bayraktır, Atatürk tam bağımsızlıktır, Atatürk birleştirici harçtır.”

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi