30 December 2025 Tuesday

Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi

Rusya – Ukrayna Savaşı: Barış Mı, Zaman Kazanma Oyunu Mu?

İstanbul’da Rusya-Ukrayna görüşmeleri sürüyor. Masada barış var gibi görünüyor ama sahada hâlâ savaş devam ediyor.
📌 Rusya’nın talepleri açık: 4 bölgeyi istiyor, NATO’dan vazgeçilsin diyor.
📌 Türkiye ise bu süreci iç siyasette koz olarak mı kullanıyor?
Görünüşte barışa ev sahipliği yapan, bölgede istikrar arayan bir güç olarak sunulsa da, Ankara’nın bu süreçteki pozisyonu iç politikaya dönük bir “gösteri” niteliği taşıyor olabilir. Yeni anayasa tartışmalarının, ekonomik krizin ve Suriye’deki kontrol kaybının konuşulmadığı bir ortamda Ukrayna-Rusya barış trafiği manşetleri süslüyor. Suriye’nin kuzeyinde SDG–Şam görüşmeleri ve özerklik planları gündeme bile gelmezken, içeride “barışı biz sağlıyoruz” algısı güçlendirilmeye çalışılıyor.

Anayasa, Kimlik ve Gönül Coğrafyası

Türkiye’de yeni anayasa tartışmaları sadece teknik bir değişiklik değil; Cumhuriyetimizin temel yapısına dair köklü bir meseledir. Atatürk’ün laik, üniter ve ulus-devlet esaslı Cumhuriyeti, toplumsal bir uzlaşının ürünüdür. Bugün konuşulan değişiklikler, bu yapıyı aşındırmaya yöneliktir.
Geleceğimizi birlikte şekillendirmek için bilinçli ve kararlı olmak şart.

İki Kutuplu Çıkmaz ve Üçüncü Yolun Gerekliliği

Türkiye iki kutup arasında sıkıştı. Ne iktidar çözüm, ne muhalefet alternatif…
Atatürk’ün ilkelerini sahiplenen, üniter devlete bağlı, üçüncü bir yol artık zaruret!
Bugünkü siyasi kompozisyon hayra alamet değil.

Atatürk ve Türk Milleti Tanımı Üzerine

“Ne mutlu Türk’üm diyene” sözü, bir ırk tanımı değil; ortak değerlerde birleşenlerin sesidir.
Atatürk’ün millet anlayışı; ırk, din, köken gözetmeden bu vatanı seven, bu millete gönül veren herkesi kapsar.
Kürt, Türk, Çerkes, Laz… Biz bir milletiz; inançta, vatanda, hedefte biriz.
Aidiyet, ortak bir kaderde birleşmekle mümkündür.

🎯 Türklük bir ırk değil, bir duruştur.
Birlikte yaşama iradesidir.
Millet olmak, birlikte var olmaktır.

Anayasa, Toplumun Ortak Vicdanıdır

Anayasa, Toplumun Ortak Vicdanıdır
Anayasa, bir milletin ortak vicdanı ve toplumsal uzlaşmasının belgesidir. Bu nedenle bir anayasanın meşruiyeti yalnızca hukuki değil; aynı zamanda toplumsal ve ahlaki temellerle de şekillenir. Toplumun farklı kesimlerinden süzüle süzüle gelen, geniş katılımla hazırlanan bir anayasa; bir ülkenin ortak geleceğini sağlam temeller üzerine kurabilir. Bu nedenle anayasa değişikliklerinin yalnızca siyasal erk tarafından değil, toplumun tüm kesimlerinin sesi duyularak yapılması büyük önem taşır.
Geçmişte defalarca değiştirilen 1982 Anayasası’nda bugüne kadar 134 madde revize edildi. Bu değişikliklerin büyük bölümü son 20 yılda gerçekleşti. Bu durum, anayasanın “eski” olmasından çok; yapılan değişikliklerin ne ölçüde toplumsal ihtiyaçlara karşılık verdiği sorusunu gündeme getiriyor.
Bugün Türkiye’de yeniden gündeme gelen anayasa tartışmaları, yalnızca bazı maddelerin değiştirilmesinden ibaret değil. Bu süreç; devletin işleyiş biçimi, yurttaşlık tanımı ve yönetim modeli gibi temel meseleleri yeniden tanımlama potansiyeline sahip. Bu yönüyle klasik bir anayasa değişikliğinden ziyade, köklü bir sistem dönüşümünü içeren bir tartışmayla karşı karşıyayız.
DEM Parti Grup Başkanvekili Sayın Bakırhan’ın şu ifadesi dikkat çekici: “Barış ve demokrasi bizden de Cumhur İttifakı’ndan da büyüktür.” Bu söz, “yaşadıklarımız yeniden şekillenen dünya düzeninin ülkemizdeki yansımaları mı?”, “Herkes kendisine biçilen rolü mü oynuyor?” gibi soruları akla getiriyor.
Geçmişte MHP’nin “Vakit tamam” açıklaması ve son olarak yine Sayın Bahçeli’nin “vakit” vurgusu, bu söylemlerin eş zamanlılığı açısından dikkat çekici. Tüm bunlar, kamuoyunda önceden belirlenmiş bir yol haritasının mı yürürlükte olduğu yönünde soru işaretleri doğuruyor.
Bazı siyasi çevrelerin gündeme getirdiği özerklik, adem-i merkeziyet, yerel yönetim reformları ve demokratik konfederalizm gibi kavramlar ise dikkatle ele alınmalıdır. Bu öneriler Türkiye’nin üniter yapısına nasıl etki eder? Etnik ve yerel kimlikler ekseninde şekillenen Irak ve Lübnan benzeri modeller, bizim toplumsal yapımıza ne kadar uygundur? Bu tür temel meseleler, yalnızca siyasi aktörlerin değil; tüm toplumun sağduyusuyla tartışılmalıdır.
DEM Parti’nin 25-26 Mayıs tarihlerinde düzenlediği Demokratik Yerel Yönetimler Ara Dönem Toplantısı’nda yayımladığı bildirgede geçen “Türkiye’nin özerklik şartına koyduğu çekinceler kaldırılsın.” talebi de üzerinde düşünülmesi gereken bir başka noktadır.
2000’li yıllardan bu yana, dış politik gelişmelerle paralel ilerleyen iç reform tartışmaları bazı çevreler tarafından Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) çerçevesinde okunmaktadır.
Unutulmamalıdır ki; anayasa, milletin tamamının hikâyesini yazdığı ortak bir metindir. Asıl ihtiyaç duyulan, tüm toplumsal kesimlerin eşit söz hakkına sahip olduğu, birey hak ve özgürlüklerini önceleyen, hukukun üstünlüğünü esas alan bir anayasal düzendir. Aksi takdirde, anayasa üzerinden yapılacak yapısal dönüşümler, toplumsal bütünlüğü zedeleyebilir.
Toplumun ortak değerlerini ve demokratik kazanımlarını taşıyabilecek bir irade her zaman öncelik olmalıdır.

Ahtapotun Kolları, Safra Taşları ve “Yeni Temizlik”

📌 Ahtapotun kolları, safra taşları ve elbiseyi askıya asmak…
Son bir haftada siyaseti şekillendiren 3 metafor ne anlatıyor?
• Dış ve iç düşman nasıl kodlandı?
• İktidar içi mesajlar neye işaret ediyor?
• Yeni Şafak neden “yüksek faizi” hedef aldı?
🧵Analiz: Yeni Şafak’ın “yüksek faiz” eleştirisi, Özgür Özel’in “ahtapot sizsiniz” cevabı ve Hüseyin Baş’ın erken uyarısıyla birlikte okunduğunda, bu metaforlar bir “iç ve dış tasfiye stratejisini” işaret ediyor olabilir mi?
🎯 Yazının sonunda şu soruyu soruyorum:
Gerçek cerrahi müdahale nedir?

ABD ve İsrail’in Gölgesinde Kurulan Yeni Suriye Oyunu

📌 ABD, Colani’yi siyasete kazandırdı mı?
📢 Eski Şam Büyükelçisi Ford’un açıklaması ABD’nin Suriye planlarını ve Colani üzerindeki etkisini açık ediyor.
🇺🇸 ABD ve İsrail, Suriye sahasını yeniden mi şekillendiriyor?
🇹🇷 Türkiye-İsrail çatışmasızlık görüşmeleri ne anlama geliyor?
🛢️ Kürdistan ile yapılan 110 milyar dolarlık enerji anlaşması tesadüf mü?

🔗 Tüm detaylar köşe yazımda.

Doğurganlık Hızındaki Düşüşün Asıl Nedeni Ne?

Türkiye’de doğurganlık oranı, nüfusun kendini yenileme sınırının çok altında. Cumhurbaşkanı “sebep ekonomi değil” diyor ama araştırmalar ne söylüyor?

Gençler neden evlenmek istemiyor? 150 bin liralık evlilik kredisi ne kadar çözüm?

Ekonomik güvensizlik, aile yapısını nasıl sarsıyor?

Tüm bu soruların yanıtı bu yazıda 👇

Türkiye Tarımı: Üretimden Vazgeçişin Anatomisi

Türkiye Tarımda Nereye Gidiyor?
Kayısıda %65, kirazda %55, Antep fıstığında %54 üretim kaybı…
Çiftçi yaşlandı, genç üretici yok denecek kadar az.
Tarım alanları %12 azaldı. Çiftçi sayısı son 5 yılda %28 düştü.
İthalata bağımlı, üretimden kopuk bir ekonomi inşa ediliyor.

📉 Ne oldu da bu hâle geldik?
AB dayatmalarıyla tarıma kota, teşviklerin kaldırılması ve ithalata kolaylık…
Sonuç: üretmeyen, sadece tüketen bir ülke!

🌱 Oysa çözüm belli!
Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli üreticiyi merkeze alıyor:
“Üretici kazanacak ki tüketici ucuz ve kaliteli ürüne ulaşsın.”
Alım garantisi, maliyetin üstünde fiyat ve üretime tam destekle
Türkiye yeniden tarımda ayağa kalkabilir!

Tarım sadece ekmek davası değil, bağımsızlık meselesidir.
Çiftçiye verilecek destek, milletin geleceğine atılan imzadır! ✍️🌾

Ekonomideki Gerçekler ve Derinleşen Kriz

Ekonomi verileri alarm veriyor:
🔻 Tüketici Güven Endeksi 83,90’a düştü.
📈 Yıllık enflasyon %37,86
📉 İmalat PMI eşik altında: 47,3
💸 Reel ücret düşüyor, alım gücü eriyor.

💰 Toplam mevduatın %78’i sadece %1’in elinde.
💳 Kredi kartı takip oranı %170 arttı!
📉 Ticari kredi faizi %64,13’e çıktı.
👷‍♂️ Asgari ücret işçiye az, işverene fazla.

🔍 Peki ya çözüm?

Vergi memurlarıyla değil, milli ekonomi modeliyle düzelir.
Yoksa konuşmamız gereken şey ekonomi değil, “Türkiye’nin ayakta kalıp kalamayacağı” olur!

Silah Bıraktılar, Ama …

ETA 6 yılda, IRA 4 yılda silah bıraktı. Ama özerklik, af ve yapı bozuldu.
PKK da aynı yolda mı ilerliyor?
📌 Üniter yapının zedelenmesi nasıl sonuçlar doğurur?
Lozan’a karşı başlatılan hamleler ve ABD’nin rolüyle birlikte, Türkiye ne yapmalı?

Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi