8 Temmuz 2025 Salı

Kerbelâ’dan Günümüze: Yalnızlığın İmtihanı ve Hüseynî Duruşun Gerekliliği

İmam Hüseyin’in Kerbelâ’daki direnişi, sadece bir tarihsel kıyam değil, zulme karşı susmamanın, adaletin yanında olmanın, bedel ödemeye hazır bir duruşun timsalidir. Hüseyin yalnız kaldı; çünkü hakikati savunmak, çoğu zaman kalabalıkların değil, vicdanların işidir.

Bu yalnızlık, sadece 680 yılında yaşanmadı. Tarih boyunca Ehl-i Beyt’in temsil ettiği değerleri savunanlar da bu yalnızlığı tattı. Prof. Dr. Haydar Baş, birlik için Ehl-i Beyt merkezli bir İslam anlayışı inşa etmeye çalıştı. Şiisiyle, Sünnisiyle, Alevisiyle birliği savundu. “Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt’tir” dedi. Ancak bu çağrılar çoğu zaman kulak ardı edildi; onun sesi, siyaset oyunlarının arasında kenara itilmesine yol açtı.

Deniz Gezmiş de 1972’de idam sehpasında yalnız kaldı. Filistin’de mazlumla omuz omuza yürürken, Türkiye’deki toplum ve ona yön veren siyasi elitler, seslerini kısacak, onu yapay ideolojik bölünmelere mahkûm edecekti. İdam sehpasına yürürken arkasında bir millet değil, sessizliğe gömülmüş bir vicdanlar topluluğu vardı. O da İmam Hüseyin gibi yalnızdı. Çünkü zamanın düzeni, hakikate değil, iktidara kulak veriyordu.

Toplumsal Yalnızlık

Panorama TR’nin Temmuz 2025 araştırmasına göre:

  • Her üç kişiden ikisi, ülkenin kötüye gittiğini düşünüyor.
  • %39’u, gıda, barınma, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını ifade ediyor.

Bu tablo sadece ekonomik değil; aynı zamanda ahlakî ve vicdanî bir krizdir. Gençler umutlarını değil, sınav sonuçlarını konuşur hale geliyor. Bilgiye ulaşmak kolaylaşırken, hikmete ulaşmak zorlaşıyor. Çalışkanlık ödüllendirilmiyor; liyakat değil, sadakat kazanıyor. Bu ortamda hakikati savunan herkes, yine yalnız.

Bu tablo, Ehl-i Beyt değerlerine bağlı yeni Hüseyin’lere neden hâlâ ihtiyaç duyduğumuzu gösteriyor. Aradan 14 asır geçmiş olsa da adaletin peşinde olan herkesin, zafiyetlere, korkuya ve yalnızlık krizine karşı bir arada durma iradesiyle hareket etmesi gerekiyor.

İşte bu yüzden, Ehl-i Beyt’in temsil ettiği o kadim erdemleri yaşamak ve yaşatmak, sadece bir inanç meselesi değil; bir vicdan ve medeniyet meselesidir. Adaletin, doğruluğun, merhametin taşıyıcısı olanlar bugün de belki azınlıkta, ama her zaman tarih yapan o asli özdür. Kalabalıkların alkışı değil, hakikatin izidir mesele olan.

Aşura’dan Bugüne: Hüseynî Duruş Bir Mecburiyettir

İstanbul’da düzenlenen Aşura Matemi Programı’nda, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş şu sözleriyle tarihe not düştü:

Bugün İslam dünyasının her bir noktası Kerbelâ’dır. Tarih Yezitlerle doludur ama Hüseyin de çıkmıştır. Ve her zaman Hüseynî duruş sergileyecek insanlar çıkacaktır… Hepimizin bugünden ibret almasını yaratandan niyaz ediyor, ‘Hüseyin olmak zordur ama Hüseynî duruş sergilemek bir mecburiyettir’ diyerek hepinizi selamlıyorum.”

Bu çağrı sadece bir inanç değil, bir insanlık meselesidir.

Ahkâm-ı Hatime

İmam Hüseyin’i Kerbelâ’da yalnız bırakanlar, bugün de hakikatin yanına yaklaşmaktan çekiniyor.
Hüseyin olmak zordur, evet. Ama Hüseynî bir duruş sergilemek, bugün artık bir tercih değil, bir vicdan mecburiyetidir.
Tarihin ağır dönemlerinde ışığı taşıyanlar, kalabalıkların değil, vicdanların izini sürenlerdi.
Yeni Hüseyin’ler, ancak yalnız bırakılmadıklarında, sadece anılmakla değil, yaşatılmakla var olurlar.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi