6 Kasım 2025 Perşembe

Kıbrıs: Hazar–Akdeniz Hattının Güney Ucu

Dünkü yazımızda ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın
Hazar Denizi’nden Akdeniz’e Türkiye–İsrail iş birliği göreceksiniz
sözünü Hazar merkezli ele almış, Zengezur Koridoru üzerinden ABD’nin bölge haritasını yeniden çizdiğini anlatmıştık.

Bugün aynı cümlenin Akdeniz ayağına, yani Kıbrıs merkezine bakalım.
Çünkü bu sözdeki “Akdeniz” vurgusu yalnızca coğrafi bir tanım değil; Türkiye’nin Mavi Vatan doktrininde açılan en derin çatlağın adresidir.


Doğu Akdeniz’de Kaybedilen Zemin

ABD’nin “Hazar–Akdeniz hattı” söylemi, enerji jeopolitiği üzerinden yürüyen yeni bir kuşatma stratejisidir.
Bu kuşatmanın güney ucu bugün fiilen Kıbrıs adasıdır.

Son yıllarda adada yaşanan gelişmeler tabloyu açık biçimde gösteriyor:

  • İngiltere üs bölgelerini genişletiyor,
  • ABD Güney Kıbrıs’ta radar ve gözetleme merkezleri kuruyor,
  • İsrail Larnaka açıklarında yeni doğalgaz sahaları ilan ediyor,
  • Avrupa Birliği, EastMed projesini “Kıbrıs merkezli enerji güvenliği” olarak tanımlıyor.

Yani Doğu Akdeniz artık bir enerji değil, egemenlik alanı.
Ve Türkiye bu alanda giderek dışlanıyor.


Kıbrıs Seçimleri ve Federasyon Söylemi

Son Kıbrıs seçimleri, yalnızca yerel bir yarış değil; uluslararası güçlerin yeni planını yansıtan bir kırılma noktasıydı.
“İki devletli çözüm” tezi sessizce geri plana itilirken, federatif yapı yeniden gündeme getirildi.

ABD ve AB açık biçimde “Birleşik Kıbrıs” modelini dillendiriyor.
Bu model, Kıbrıs Türk halkını bağımsız bir devletten çıkarıp, “federasyon ortağı” kisvesi altında AB gözetimine devretme planıdır.

Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş bu süreci çok önceden işaret etmişti:

“Yakında Kıbrıs gündeme gelecek. ABD ve İsrail’in gözü Kıbrıs’ta. Öcalan konusu işin sosudur; esas mesele Doğu Akdeniz’dir. Emperyal güçler Kıbrıs’ı istiyor, ayık olalım.”

Bugün görüyoruz ki, bu uyarı sadece bir öngörü değil; yaşanan sürecin erken teşhisidir.
Kıbrıs kaybedilirse bu yalnızca bir toprak değil, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının kaybı anlamına gelecektir.


Enerji Federasyonu: Yeni Oyun

Tom Barrack’ın sözleri bu noktada anlam kazanıyor.
“Hazar’dan Akdeniz’e uzanan iş birliği” cümlesindeki Akdeniz durağı, Kıbrıs’ta kurulmak istenen yeni statünün enerji ve güvenlik ayağıdır.
Zengezur nasıl ABD’nin gözetiminde bir “lojistik geçit” hâline geldiyse,
Kıbrıs da “enerji federasyonu” adı altında Batı merkezli yeni bir koridorun terminaline dönüştürülmek isteniyor.


İsrail Faktörü ve Mavi Vatan’daki Sessizlik

Barrack’ın cümlesinde İsrail’in özel olarak anılması tesadüf değildir.
Son üç yılda Türkiye, Doğu Akdeniz’deki enerji sahalarında İsrail’e fiilen geniş bir hareket alanı tanımıştır.

EastMed projesi yeniden gündeme gelirken, İsrail enerji şirketleri Kıbrıs sularında sondaj yetkisi aldı.
Bu süreçte Türkiye, Mavi Vatan sınırlarında “hak iddiası” yerine “sessiz iş birliği” çizgisine kaydırıldı.

Sahadaki varlığımız sürse de, karar masasında yerimiz daraldı.
Bu tablo, Barrack’ın “iş birliği” söyleminin gerçekte eşit ortaklık değil,
Türkiye’nin ABD–İsrail enerji stratejisinde araç hâline getirilmesi anlamına geldiğini gösteriyor.


Zengezur’dan Kıbrıs’a: Aynı Planın İki Ucu

Zengezur Koridoru’nun ABD gözetimine devredilmesi “Türk dünyasını birbirine bağlayacak hat” söylemiyle meşrulaştırılmıştı.
Oysa fiiliyatta bu hat, Washington’un Avrasya’daki yeni kontrol mekanizmasına dönüştü.

Bugün aynı mantık Kıbrıs’ta işliyor:
Hazar’dan Akdeniz’e çizilen hattın iki ucu da artık ABD–İsrail ekseninde birleşiyor.
Bu tablo, Türkiye’nin bölgesel egemenliğini tahkim etmek yerine, küresel eksenlere eklemlendiğini gösteriyor.


Ahkâm-ı Hatime

Dün Hazar dedik, bugün Akdeniz diyoruz;
ama mesele aynı: Türkiye’nin kendi rotasını başkalarının pusulasına göre belirlemesi.

Tom Barrack’ın açıklaması bir “akıl tutulması” değil;
ABD’nin Türkiye’ye çizdiği yeni jeopolitik rota beyanıdır.

Kıbrıs bu rotanın son halkasıdır.
Eğer Türkiye bu süreci hâlâ “iş birliği” olarak görürse,
yarın Kıbrıs’ta federasyon değil, fiilî vesayet düzeni kurulacaktır.

Kıbrıs yalnızca Doğu Akdeniz’in değil, Türkiye’nin stratejik kalbidir.
Ve o kalbi kim kontrol ederse, bölgenin kaderini o belirler.

Türkiye ya kendi haritasını yeniden çizecek,
ya da başkalarının kaleminden çizilen sınırlara razı olacaktır.

📍 Yarınki yazımızda, bu zincirin bir diğer halkası olan EastMed Projesi’ni tüm yönleriyle ele alacak;
Akdeniz’deki enerji diplomasisinin perde arkasını detaylı biçimde inceleyeceğiz.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi