9 Eylül 2025 Salı

OVP’de Hedefler Boş Hava mı, Gerçekçi Yol Haritası mı?

Türkiye’nin yeni 2026–2028 Orta Vadeli Programı (OVP), 3 yıllık ekonomi planı açıklandı. Ancak siyasi gündemin yoğun sıcaklığı altında, vatandaşın en büyük gündemi olan geçim derdi yine geri planda kaldı. Oysa OVP, rakamlarla çizilmiş kâğıt üzerindeki bir plan olmanın ötesine geçmediği sürece, mutfağın gerçek yangınını söndüremez.

Hedefler Kâğıt Üzerinde Güzel

OVP’de öngörülen rakamlar iyimser görünüyor:

  • Enflasyonun 2025’te %28,5, 2026’da %16, 2027’de %9, 2028’de %8’e düşürülmesi hedefleniyor.
  • Büyüme oranları da 2026’da %3,8’den başlayıp 2028’de %5’e ulaşacak şekilde kurgulanmış.

Ancak sorun şu: Bu hedefler daha önce de yazıldı, ama tutmadı.

Geçmiş OVP’ler Ne Söylüyordu?

  • 2023–2025 OVP, 2023 enflasyonunu %24,9 olarak öngörüyordu. Gerçekleşen oran %65’e çıktı.
  • Dolar kuru tahmini 23,9 TL iken, kur hızla bu seviyeyi aştı.
  • Büyüme hedefi %5’ti, daha sonra %4,4’e çekildi.

Demek ki mesele sadece hedef yazmak değil; o hedeflere götürecek yapısal adımları atmaktır.

Neden Sürekli Aynı Rotayı Tekrarlıyoruz?

Çünkü:

  • Doğru teşhis yapılmıyor. Enflasyonun tek nedeni para arzı gibi sunuluyor; oysa gıda ve enerji fiyatları, döviz baskısı, üretim açığı gibi yapısal sorunlar göz ardı ediliyor.
  • Yapısal reform yok. Tarımda dışa bağımlılık, ithalata dayalı sanayi, kayıt dışılık çözülmeden “enflasyon düşecek” deniyor.
  • Vatandaştan kopuk. OVP mutfak masasında değil, büro masasında hazırlanıyor. Rakamlar güzel; ama vatandaşın cebine dokunmuyor.

Ekonominin Gerçek Krizi: Güven Kaybı

Bugün en büyük sorun yalnızca fiyat artışı değil, güven kaybıdır. Vatandaş pazara girdiğinde cebindeki paranın bir ay sonra aynı değere sahip olmayacağını biliyor. Emekli maaşını alan, bir hafta geçmeden parasının nasıl biteceğini düşünüyor. Gençler mezun olduğunda Türkiye’de bir gelecek göremiyor. İşte bu, enflasyon rakamlarının ötesinde bir krizdir.

Çözüm Nerede?

Ekonomiyi düzeltecek sihirli değnek yok, ama doğru reçeteler var:

  • Üretim ekonomisine dönüş: Tarım, sanayi ve enerji yatırımlarında kendi kaynaklarımızı değerlendiren bir model.
  • Adil gelir dağılımı: Vergi yükünün emekçiden alınarak sermayeye kaydırılması.
  • Liyakat ve şeffaflık: Devlet kaynaklarının partizanca değil, denetlenebilir şekilde kullanılması.
  • İstihdam ve gençlik: Üniversite mezunlarının işsiz kaldığı bir ülkede kalkınma olmaz.

Milli Ekonomi Modeli’nin Önerileri

Prof. Dr. Haydar Baş’ın ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli (MEM) bu noktada farklı bir yol haritası sunuyor:

  1. Tüketim–üretim dengesi: Vatandaşlık maaşı, ev hanımı maaşı gibi sosyal devlet uygulamalarıyla tüketim gücü artırılır, üretim canlandırılır.
  2. Milli para politikası: Para borçlanmaya değil, üretime dayalı olarak çıkarılır.
  3. Faizsiz finans: Faiz maliyetleri ortadan kalktığında, fiyatlar da istikrara kavuşur.
  4. Dışa bağımlılığın azaltılması: Tarımda alım garantisi, enerjide yerli kaynaklarla döviz baskısının kırılması.
  5. Adil paylaşım: Gelirin tabana yayılmasıyla refah toplumsallaşır.

Ahkâm-ı Hatime

Hedef yazmak kolaydır; ama hedefe ulaştıracak irade yoksa her OVP kâğıt üzerinde kalır. Ekonomiyi ayakta tutan hazine değil, vatandaşın cebindeki paradır. Güven olmadan enflasyon düşmez, üretim artmaz, refah sağlanmaz. Bugün asıl mesele, enflasyonu tek hanelere düşürmekten çok, toplumun güvenini yeniden tesis etmektir. Çünkü ekonominin rotasını rakamlar değil, halkın geçim derdi belirler.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi