PATERNALİZM Mİ? SOSYAL HUKUK DEVLETİ Mİ? Yüklenme tarihi 26 Ekim 2015 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi Paternalizm mi? Sosyal Hukuk Devleti mi? BaÅŸbakan Recep Tayyip ErdoÄŸan, Türkiye Grameen Mikrokredi Programı kapsamında 10 bininci kredi alan vatandaÅŸ için düzenlenen törende konuÅŸurken valilere ‘vatandaşın kapısını çalın, gerekirse kömür kamyonun ÅŸoför mahalline oturun, siz gidin dağıtın’ tavsiyesinde bulunduÄŸunu belirterek, “Beni eleÅŸtirdiler. ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin valisi kömür dağıtır mı?’ dediler. Ben dağıtıyorum, tabi ki benim valim de dağıtacak. Bunu yaptığımız zaman büyüyeceÄŸiz” demiÅŸ. BaÅŸbakan yaptığı açıklamada “Kömür dağıtıyoruz, ders kitabı dağıtıyoruz, ihtiyaç sahiplerine gıda dağıtıyoruz, yiyecek dağıtıyoruz. Söyledikleri ÅŸu; ‘Siz bunu parti propagandası yapmak için dağıtıyorsunuz.’ Bu devlet Anayasada nasıl tanımlanıyor? Demokratik laik sosyal bir hukuk devleti. Sosyal bir hukuk devleti ne demek? Sosyal bir hukuk devleti bu demek iÅŸte, bu.” diyor. Yani kömür dağıtmak, yemek dağıtmak, sosyal hukuk devletinin açılımı imiÅŸ.  Buradan Sayın BaÅŸbakana seslenmek istiyorum. Evet anayasamızda sosyal bir hukuk devleti ifadesi var. Ama bunun açılımı sizin dediÄŸiniz gibi deÄŸildir. Bir kere ÅŸunu ifade edelim ki; vatandaşın doÄŸuÅŸtan gelen bir hakkı vardır. Ve bu hak, koÅŸulsuz olmak durumundadır. EÄŸer bir ÅŸeyi hak etmek için a,b,c,d ÅŸartlarını yerine getirmeniz gerekiyorsa aslında bir hakkınız yok demektir. Böyle bir hak, hak deÄŸildir. İkinci bir husus; anayasa güvencesi altında olan hakların anlamlı olması ve bir jestten ibaret olmaması gerekir. Bu güvence temel ve anlamlı olmalıdır. Üçüncü bir husus; gerçek bir anayasal hakkın verilmesinden söz edebilmek için; gelirin paternalist yaklaşımla verilmemesi gerekir. Nedir paternalist yaklaşım:  Paternalizmin ruhu  “elinden ekmek yedirme” zihniyetidir. İnsan Hakları Avrupa SözleÅŸmesi, ILOÂ’nun sözleÅŸmelerinde de güvence altına alınan toplum hak ve özgürlükleri içeren bir sosyal hak ve politika alanını yok var saymaktır. Biraz sıkıştıklarında ve “benim işçim, benim memurum” tiradları da durumu kurtarmamaya baÅŸladığında, kendilerinin bilmem kaç kiÅŸiye “ekmek yedirdiÄŸini” böbürlenerek dile getirmektir. Åžunu unutmayalım; insanlar kölelerine, hayvanlarına, dilencilere ekmek verir ve yedirir. Özgür insanlar ise bireysel ve toplu haklarını alır. Kimsenin elinden ekmek yemezler. Bu hakları almak için kimsenin elini öpmek veya verdiÄŸi ekmeÄŸi yiyerek, sevinçle kuyruk sallamak zorunda deÄŸillerdir. Sosyal politikanın; paternalist bir yaklaşımdan uzak, kiÅŸilerin himmetine indirgenmeyen bir temel hak ve özgürlük alanı olması gerekir.         Sayın BaÅŸbakanım dağıttığı kömürün bir anayasal hakkın iadesi olarak yansıtması kesinlikle bir yanlış yönlendirmedir.         Yararlanacak kiÅŸilerin gelir tespitine dayalı sosyal yardım konusunda dünyanın birçok ülkesinde yapılan anketler; potansiyel olarak bu yardımdan faydalanabilecek kiÅŸilerin sadece %20Â’sinin bu desteklerden faydalanabildiklerini ortaya koymuÅŸtur. Ve yine bu anketlerde çok çarpıcı bir sonuçla karşılaşılmıştır ki; daha az yoksul olanların gelir tespitine dayalı yardımlardan gerçekten faydalanma ihtimali daha yoksul olanlara oranla sıklıkla daha yüksektir. Yani toplumdaki daha düşük gelirli gruplar regresiftir; içine kapalıdır. Ayrıca bu tarz bir sözüm ona sosyal yardım; damgalayıcıdır. Gelir tespiti ve form doldurma vatandaÅŸ için damgalayıcıdır. Ayrıntısına girmeyeceÄŸim ama aynı zamanda gelir tespiti idari açıdan masraflı olup; devlet bütçesine ciddi bir ek maliyet getirecektir. Yine iyi gözlemlemek gerekir ki; “Acaba bu tarz sosyal yardımı gerçekten ihtiyaç sahibi olanlar mı alıyor; yoksa iÅŸini bilenler mi ?” Bunu çok iyi düşünmemiz gerekir. Bu yüzden gelir tespitine dayalı sosyal yardımlar, yani yazımızın başında bahsettiÄŸimiz gibi valilerin veya baÅŸbakanın kömür dağıtması çok yoksul kesimi hedeflemek ve onlara ulaÅŸmak konusunda kendimizi kandırmaktan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Olsa olsa Popülist/halk yardakçısı bir yaklaşımdır. EÄŸer bir anayasal hakkın iadesinden bahsediliyorsa bu yukarıda bahsettiÄŸimiz 3 hususa da uymalıdır. Her vatandaşı içine alan bir temel gelir olmalıdır. Bu gelir keyfi bir jest olarak; hayır/hasenat olarak veya iyilikten verilen bir ÅŸey olmamalı. Bu gelir öyle bir biçimde verilmeli ki bu gelirin nasıl kullanılacağına vatandaşın kendisi karar verebilmelidir. Türkiye Cumhuriyetinin tüm vatandaÅŸlarını kapsayacak ÅŸekilde; bireysel ve eÅŸit olmalı; özürlü ya da zayıf olup özel ihtiyaçları olan kiÅŸiler (ÅŸehit yakınları, gaziler, çocuklu anneler vs.) için ilaveler yapılmalıdır. İnsanlara rasyonel tercih yapma imkanı tanıyacak bir biçimde verilmelidir. İşte anayasamızda bahsedilen hakkı gerçek manada vatandaÅŸa vermenin yolunu ortaya koyan Prof. Dr. Haydar BaÅŸ Beye saygılarımı sunmak istiyorum. İlk kez vatandaÅŸlık maaşını gündem eden Sayın Baş’ın Milli Ekonomi Modeli altında topladığı projesi popülist ve de paternalist yaklaşımlardan uzak; gerçekçidir. Modelin Sosyal Devlet-Milli Devlet açılımıyla toplumda esas huzur ve de denge saÄŸlanacak; herkes aradığı mutluluÄŸu bulacaktır. Kimse damgalanmadan; horlanmadan; hayır hasenat mantığı ile deÄŸil bir hak olarak “vatandaÅŸlık maaşı”nı alacak; bu geliri istediÄŸi gibi kullanabilme iradesine sahip olacaktır. Son söz olarak diyoruz ki; “Demokratik laik sosyal bir hukuk devleti, sosyal bir hukuk devleti kömür, yemek, ders kitabı dağıtmakla deÄŸil; Bağımsız Türkiye Partisi Genel BaÅŸkanı Sayın Prof Dr. Haydar Baş’ın ortaya koyduÄŸu Mili Ekonomi Modelinin uygulanması ile saÄŸlanır.”  Dr. Ali Bestami Kepekçi – 03/08/2008 Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAÅžFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp