Silah Bıraktılar, Ama … Yüklenme tarihi 26 Mayıs 202526 Mayıs 2025 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi Bugün yazımda, Avrupa’da yaşanan terör örgütlerinin silah bırakma süreçlerini özetlemek istiyorum. Bu süreçler, bize PKK’nın silah bırakma ihtimalini ve olası sürecini daha iyi okuyabilmemiz için ipuçları vermektedir. İspanya’da ETA Terör Örgütü İspanya’da faaliyet gösteren ayrılıkçı terör örgütü ETA’nın silah bırakma süreci tam altı yıl sürdü. 20 Ekim 2011’de ETA, “tüm silahlı faaliyetlerine kalıcı, genel ve denetlenebilir bir şekilde son verdiğini” açıkladı. 8 Nisan 2017’de ETA, Fransa’nın güneyindeki silah ve mühimmatlarının yerini açıklayarak tam silahsızlanma sürecini tamamladı. ETA, silah bırakıp kendini feshettiğini ilan ettikten sonra hem kendisi kapatıldı hem de onu destekleyen siyasi parti –Batasuna Partisi– kapatıldı. ETA yöneticilerine 50 yılın üzerinde hapis cezaları verildi. Franco sonrası 1979–1981 döneminde, İspanya’da birçok bölge kendi özerk statüsünü kabul etmek üzere referandum yaptı. Bu referandumlarla 17 özerk topluluk oluşturuldu ve bazıları yüksek derecede özerklik kazandı (örneğin Bask ve Katalonya). Merkezi hükümetin izin vermemesine rağmen 2014 ve 2017’de Katalonya’da bağımsızlık referandumları yapıldı. Bu referandumlar sırasında şiddet olayları yaşandı. Katalan Parlamentosu bağımsızlık ilan ettiğinde, İspanya hükümeti Katalonya’nın özerkliğini askıya aldı ve doğrudan yönetime el koydu. Bask Bölgesi’nde de özellikle milliyetçi partilerin bağımsızlık talepleri her geçen gün artarak devam etmektedir. Zaten halende Katalonya’nın kendi meclisi, polisi vardır. Bask Bölgesi (Euskadi)’nin ise meclisi ve vergi toplama yetkisi bile var. IRA ve Good Friday Anlaşması İngiltere’deki IRA’nın silah bırakma süreci dört yıl sürdü. Bu süreçte bazı af mekanizmaları da işletildi. 1998’de imzalanan Good Friday Anlaşması ile IRA silah bıraktı ve barışçıl çözüm adına Kuzey İrlanda’da “çift yönetim” sistemi kuruldu. Kuzey İrlanda halen İskoçya ve Galler gibi kendi kimliği, yasası ve yerel parlamentosu olan bir yapı halinde. Ve halkı isterse, Birleşik Krallık’tan ayrılıp İrlanda Cumhuriyeti ile birleşebilme hakkına sahip. Son yıllarda, özellikle Brexit sonrası Kuzey İrlanda’da bazı çevrelerde İrlanda ile birleşme talepleri yeniden canlanmıştır. IRA ile tarihsel ve ideolojik bağı olan Sinn Féin Partisi hem Kuzey İrlanda’da hem de İrlanda Cumhuriyeti’nde aktif bir siyasi partidir. 2022 seçimlerinde bu parti, Kuzey İrlanda’da birinci parti olmuştur. İskoçya, Galler ve Birleşik Krallık İçindeki Ayrışmalar İngiltere ve İskoçya, 1603’ten beri aynı kral (James VI/I) altında yönetilmelerine rağmen; 18 Eylül 2014 tarihinde İskoçya’da bağımsızlık referandumu düzenlendi. Brexit sonrası, İskoçya’nın büyük kısmı Avrupa Birliği’nde kalmak istediği hâlde İngiltere ile birlikte AB’den ayrılması, bağımsızlık yanlılarını yeniden güçlendirmiştir. Son dönemde İskoç Ulusal Partisi (SNP), yeni bir referandum yapılması çağrısında bulunmaktadır. Ancak Birleşik Krallık hükümeti şu an için yeni bir referanduma izin vermemektedir. Galler’de ise son yıllarda bazı milliyetçi çevreler (örneğin Plaid Cymru Partisi), bağımsızlık fikrini dile getirmeye başladı. Ancak bu görüş, İskoçya’daki kadar güçlü değildir. Üniter Yapının Önemi: Türkiye İçin Uyarılar ETA ve IRA örneklerinde de görüldüğü gibi; bir kez üniter yapı bozulmaya görsün. Üniter yapının zedelenmesi, milli bütünlüğü ve ülke güvenliğini azaltmaz; aksine tehditleri artırır. Türkiye Cumhuriyeti’nde yerel yönetim yapısında yapılacak bir değişiklik veya özerk yapılanmaya gidiş, ileride çok daha büyük sorunlar doğurabilir. Bu bağlamda, Prof. Dr. Haydar Baş’ın Mart 1998’de yaptığı şu uyarı oldukça anlamlıdır: “Referandum talebinde bulunursalar. Hukuk diliyle de bunu izah etmeye çalışırlarsa, ne yapaksın? Onu söyle bana!” 25 Eylül 2017’de, Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından yapılan ve bağımsızlık yönünde %92 “evet” çıkan referandumu hatırlayalım. Her ne kadar referandum şu an için bağlayıcı olmasa da sembolik olarak “bağımsız Kürdistan” yönünde güçlü bir mesaj verildiği inkâr edilemez. ABD’nin tutumu da dikkat çekicidir: Önce bağımsızlık ilanına “evet” diyen ABD, daha sonra bu ilanı “askıya alın” çağrısıyla geri çektirmiştir. Eğer bu çağrı gelmemiş olsaydı, süreç çok farklı bir boyuta evrilebilirdi. ABD ve Bölgesel Senaryolar Bölgenin yapılanmasında başrol oynayan ABD için ne Barzani’nin devlet kurması ne de PYD’nin geleceği önemlidir; ABD yalnızca kendi çıkarlarına odaklanır. Prof. Dr. Haydar Baş’ın 24 Ağustos 2017 tarihli yazısındaki şu satırları hatırlatmakta fayda var: “Belki 20 yıldır, Amerika’nın değişen iklim dengelerinde vatan arayışında olduğunu ve Ortadoğu’da bizim de içinde yer aldığımız coğrafyada hesabı bulunduğunu yazıyoruz, anlatıyoruz.Üstelik Yahudi İsrail devleti ile itikadi bir birliktelikleri de var. Mesih inancına göre önce büyük İsrail devletinin kurulması gerekiyor.Gelinen nokta, süratle büyük İsrail ve ABD birlikteliğindeki bir Ortadoğu’ya hazırlanıyor ve Müslümanların bu senaryoda yok olması gerekiyor.” Ve devamında şunları vurgulamaktadır: “Hem Amerika ile beraber hem Amerika’ya karşı politikalarımız bir arada ve bu noktada Barzani’nin düştüğü yanlışlara düşme şansımız yok.Zira kurulu bir devletimiz, birliğini temin etmiş bir milletimiz var. Bunları riske atamayız.Müslüman’ın, Amerika eliyle terörist yapıldığı yeni gündemde, Türkiye için Suriye’nin, İran’ın ve Irak’ın toprak bütünlüğü kadar; bölgenin kendi yararına terörden temizlenmesi de önemli.Öyleyse Amerika’nın bir eliyle yapıp bir eliyle yıktıklarına güvenemeyiz.Bizce bu saatten sonra, ‘İncirlik Üssü başta olmak üzere Türkiye’deki Amerikan üslerinin tamamı bu mânâda gerekli mi’ diye düşünme zamanı?Ve okyanus ötesinden projelere imza atmak yerine, güvenliğimizi kendi imkânlarımızla şekillendirmemiz gerekiyor.” Lozan’a Müdahale Girişimleri: Yeni Tehlikeler Yaşanan gelişmeler de tam bu yöne işaret etmektedir. Bu hafta beraber konuk olduğumuz programda Sayın Naim Babüroğlu’nun dikkat çektiği şu bilgiler oldukça önemlidir: 3 Eylül 2024’te Birleşmiş Milletler, Diaspora Kürtleri Konfederasyonu (DİAKURD)’un yaptığı başvuruyu kabul etti. Bu başvuruda: “Kürt halkının kendi kaderini tayin etme hakkının Lozan anlaşmasıyla engellendiği” ve“Türkiye’den ayrılma hakkının artık bir zorunluluk olduğu” ifadeleri yer aldı. Sayın Babüroğlu’nun ifadesiyle, “ABD taşları hızla döşüyordu…” Mayıs 2025’te İsviçre’nin Lozan kentinde Lozan Kürt Enstitüsü kuruldu. Enstitünün kuruluş amacı, Lozan’ın oluşturduğu statüyü değiştirmektir. Planlanan ilk faaliyet ise Temmuz 2025’te Lozan Anlaşması’nın yıl dönümünde düzenlenecek bir çalıştaydır. Sonuç: Devlet Aklını Kullanma Zamanı Bu gelişmelerin tamamı göz önüne alındığında, Prof. Dr. Haydar Baş’ın yıllar öncesinden yaptığı uyarıların ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Tüm bu örnekler ortadayken, Türkiye’nin devlet aklını kullanarak bu gidişatı doğru değerlendirmesi; milletin birlik ve bütünlüğünü her şeyin üzerinde tutması şarttır. Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp