31 Mayıs 2025 Cumartesi

Türkiye Tarımı: Üretimden Vazgeçişin Anatomisi

Türkiye’de tarım sektörü, don olayları ve yapısal sorunların gölgesinde ciddi bir daralma ile karşı karşıya kaldı. TÜİK’in yılın ilk tahminlerine göre ürün bazında üretim azalışı dramatik seviyelerde: kayısıda %65,1, kirazda %55,7 ve Antep fıstığında %54,6 oranında düşüş tahmin ediliyor. Yaz meyve ve sebzeleri piyasaya sürülse de don hasarı gören ürün gruplarında fiyat artışları kaçınılmaz hale geldi. Özellikle çilek, kiraz ve kayısı gibi meyvelerde arzın kısıtlı kalması, fiyatların yükselmesine neden oldu.

Buna karşın, domates, salatalık ve biber gibi temel yaz sebzelerinde arzın artışı sayesinde görece bir fiyat istikrarı sağlandı. Ancak tarımsal girdi fiyat endeksi geçen yılın aynı dönemine göre %29,73, 12 aylık ortalamalara göre ise %36,16 oranında arttı. En çok artış gösteren kalemler ise zirai ilaçlar, veteriner masrafları ve yem ücretleri oldu.

FAO İstatistik Yıllığı 2024 verilerine göre, mısır, buğday, ayçiçeği ve pamuk üretimi artık dünya çapında birkaç ülkenin tekeline geçmiş durumda. ABD, Çin, Rusya, Brezilya, Hindistan, Ukrayna, hatta bazı ürünlerde Arjantin ve Pakistan ön sıradalar.  Türkiye ise bu ürünlerin ithalatçısı haline gelmiş bulunuyor. Döviz kurundaki artış ithalat maliyetlerini daha da yükseltirken, üretim yerine ithalat teşvik edilir hale geldi.

Türkiye’de çiftçi sayısı son 5 yılda %28 oranında azaldı. 2024 yılı itibarıyla çiftçilerin yaş ortalaması 59’a yükseldi. Üreticilerin %82’si erkek, %18’i kadınlardan oluşuyor. 65 yaş üzeri çiftçilerin oranı %35, 50-64 yaş arası %35, 18-32 yaş arası genç çiftçilerin oranı ise yalnızca %5.

2002 yılında yaklaşık 1,2 milyon çiftçi kayıtlıyken, bu sayı 2021’de 512 bine düştü. Bu rakamları ilgili yıllardaki toplam ülke nüfusuna oranlarsak 2002 yılında %1,8’i çiftçi olarak kayıtlı iken, bu rakamın 2021’deki karşılığı %0,06. Yani kayıtlı çiftçi oranımız üçte iki azaldı. Aynı dönemde belde ve köylerde yaşayan nüfusun oranı da %6,6’ya düştü.

Tarım alanları da gerilemeye devam ediyor. 2001 yılında 26 milyon 350 bin hektar olan tarım arazisi, 2020’de 23 milyon 136 bin hektara kadar düştü. Bu, 19 yılda tarım alanlarının %12 oranında azaldığını gösteriyor.

İklim değişikliği kaynaklı don olayları, tarımın geleceğini tehdit ediyor. Gıda güvenliği tehlike altına girerken, verimli topraklar elden çıkıyor. Türkiye’nin tarım ülkesi kimliğini hızla yitirdiği bu dönemde, ithalatçı bir ekonomiye doğru evrildiği açıkça görülüyor.

Ne oldu da bu noktaya geldik?

Bu gidişatın temelinde, Türkiye’nin Avrupa Birliği serüveni vardır. Avrupa Birliği’nin dayattığı politikalarla stratejik bir sektör olan tarım bitirilme noktasına gelmiştir. Türkiye, uzun yıllardır tarımsal üretim yerine ithalata yönlendirilerek adeta AB’nin bir iç pazarı hâline getirildi. Tarımda uygulanan kotalar, teşviklerin kaldırılması, destekleme alımlarının sınırlandırılması ve ithalata vergi kolaylıkları gibi uygulamalar, çiftçinin ürününü zararına satmasına neden oldu. Şeker pancarı, buğday, mısır, tütün ve çay gibi stratejik ürünlerde üretim bilerek düşürüldü; çiftçi topraktan soğutuldu, üretimden koparıldı.

Tarım milletin can damarıdır. Üretici, toplumun temel direğidir; çünkü bu milletin sofrasına ekmek getiren, gıdasını sağlayan kişidir. Merhum Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir” sözü, bugün her zamankinden daha anlamlıdır. Ancak son yıllarda izlenen politikalar, bu anlayışın tam tersine işlemiş, çiftçi kaderine terk edilmiştir. Tarımı ihmal eden devlet anlayışı, halkını da gıdada dışa bağımlı hâle getirmiştir.

Bu kısır döngüden çıkmak mümkündür ve çözüm nettir. Prof. Dr. Haydar Baş’ın ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli, üretim ve istihdam odaklı kalkınmayı esas alır. Modelin temel yaklaşımı şudur: “Üretici kazanacak ki tüketici ucuz ve kaliteli ürüne ulaşsın.” Bu anlayışla çiftçiye alım garantisi verilmeli, maliyetin üzerinde taban fiyat uygulanmalı ve üretim teşvik edilmelidir. Çünkü tarım sadece ekonomik bir faaliyet değil, aynı zamanda bir milli güvenlik ve bağımsızlık meselesidir. Devlet, zarar etme pahasına da olsa üreticisini desteklemelidir; zira tarım halkın nefes borusudur – o kesilirse, milletin geleceği de kesilir.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi