Kabağın Hikayesi Yüklenme tarihi 31 Ocak 201731 Ocak 2017 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi Millî varlığımızın ve ebedî hayatımızın sarsılmaz teminatıdır gençliğimiz. Vatanımızı, bayrağımızı, namus ve şerefimizi, dinimizi, geleceğimizi gençlerimize emanet ederiz. Allah’a layık bir kul, Peygamberimize yaraşır bir ümmet, Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına bağlı hayırlı bir evlatlar yetiştirebilmek hep dualarımızın ilk sırasında gelir. Bir genç, ilerleyen yaşı ile beraber herhangi bir meslek sahibi olabilir. Burada önemli olan mesleğinin ne olduğu değil; işinin ne kadar ehli olduğudur. Ben hep öğrencilerime; “hepiniz mesleğinizi bir şekilde öğreneceksiniz ve icra edeceksiniz. Geleceğimiz sizlersiniz. Ama unutmayın “dikkatli, titiz, sorumluluk sahibi” iseniz bu meslekte ilerleyin, değilseniz lütfen yol yakın iken eğitim alanınızı değiştirin. Çünkü sağlığın şakası olmaz.” diyorum. Aslında bu özellikler ideal her insanda olması gereken özelliklerdir. Hep diyoruz ya; “geleceğimizin teminatı gençliktir.” Tamam, bence de öyle. Ama acaba kaçımız, emeklilikte rahat etmek için tasarruf oluştururken gösterdiğimiz hassasiyeti gençlerimizi, çocuklarımızı yetiştirirken gösteriyoruz? Kaçımız gelecek kaygısıyla daha çok para kazanmak için harcadığımız zamanı, evlatlarımıza ayırıyoruz? Gençliğin eğitimi önemli. Ne ekersek onu biçeriz. Şöyle bir bakıyorum da. Eğitimde belki birçok konuya değinebiliriz. Ben son günlerde dikkatimi çeken bir noktanın altına çizmek istedim. Gerek eğitim sistemi, gerekse internet çağı başta benim çocuklarım olmak üzere, gençlerimizi hazıra konma, bir başarıya az bir gayret göstererek ulaşma isteği oluşturmuş. Kolaycı olmuş gençliğimiz. İstiyorlar ki; çok az bir gayretle, çok başarı elde etsinler. Dediğim gibi bu herhalde internet çağının bir sonucu. Yazımı hazırlarken; bir kıssa çarptı gözüme bakınız bu konuyu ne güzel ortaya koyuyor. Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa: -Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç? -On yılda, demiş kavak. -On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak. -Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak! -Doğru, demiş kavak. Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa: -Neler oluyor bana ağaç? -Ölüyorsun, demiş kavak. -Niçin? -Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için. Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır. Gençliğe uzun mesafe koşucusu olmayı öğretmeliyiz. Sabırsız ve örnek şahsiyetler dikkate alınmadan yetişen bir gençlik geleceğimizi kaybetmek demektir. Yrd. Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi e-posta: alibestami@gmail.com Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp