Karikatür Krizi, Şeyh Said Gündemi ve Siyasal İtibar Restorasyonu: Görünenden Fazlası Yüklenme tarihi 2 Temmuz 20253 Temmuz 2025 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi Türkiye’de son günlerde yaşananlar, yalnızca bir karikatür tartışmasından ibaret değildir. Ortaya çıkan gelişmeler, çok katmanlı ve dikkatle kurgulanmış bir toplumsal gündem mühendisliğine işaret etmektedir. Leman Dergisi’nin yayımladığı ve Peygamber Efendimiz’e (s.a.a.) doğrudan hakaret içeren bir görsel, kamuoyunda haklı olarak büyük bir infial doğurmuş; söz konusu içerik, inanç ve değerlerimize yönelik açık bir saldırı niteliği taşımaktadır. Bu saldırı üzerinden yükselen tepkiler hem toplumsal duyarlılığı hem de siyasal kutuplaşmayı yeniden derinleştirmiştir. Ancak burada sorgulanması gereken asıl mesele, bu provokatif görselin hangi siyasal iklimde, hangi toplumsal gerilimlerin ortasında ve hangi sorunların üzerini örtmek üzere servis edildiğidir. Zira karikatürün içeriği kadar, ne zaman ve nasıl dolaşıma sokulduğu, bu olayın sadece kültürel değil aynı zamanda siyasal amaçlı bir yönlendirme olduğunu da gözler önüne sermektedir. Karikatürün Zamanlaması ve Algısal Gücü Karikatürün yayımlandığı zamanlama, “Terörsüz Türkiye” söyleminin yeniden dolaşıma sokulduğu ve hükümetin toplumsal desteğini kaybettiği bir döneme denk gelmiştir. Kamuoyunun dikkatini tek merkezde toplayacak, manevî duyguları harekete geçirecek bir “şok edici olay” beklentisinin oluştuğu bu ortamda, Hz. Peygamber’e yönelik bir ima üzerinden gündem şekillendirilmiştir. Leman Dergisi, çizimin Hz. Muhammed’e yönelik olmadığını, Gazze’de ölen “Muhammed” adlı bir çocuğu betimlediğini belirtmiştir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de bu yorumu destekleyerek: “Orada Hz. Muhammed’i değil, Gazze’de ölen, adını ondan alan bir çocuğu resmetmişler. Peygamber melek değildir, bu çizim mazlum çocukların gökyüzünde buluşmasıdır.”şeklinde açıklama yapmıştır. Ancak bu yorumlar, İslam toplumunun peygamber tasavvurunu yeterince kavrayamadıklarını göstermektedir. Zira “Muhammed” ismi sıradan bir isim değil, Hz. Peygamber’in manevî yansımasıdır. Bu isimle ve melek tasviriyle oluşturulmuş bir görsel, algı düzeyinde tasvir yasağını ihlal olarak görülür. Bu bağlamda, muhalefet temsilcilerinin bu çizgiye savunma getirmesi, iktidarın dinî değerlerin hamisi rolüne yeniden bürünmesine zemin hazırlamış, muhalefeti ise toplum nezdinde değerlerden uzak bir pozisyona itmiştir. Siyasal Dinciliğe Alan Açan Zemin Bu olay, hızla “mukaddesatımıza saldırı” söylemine dönüştürülerek iktidarın itibarını dinî refleksle restore etmesine imkân tanımıştır. Toplum yeniden kutuplaştırılmış, muhalefet savunma pozisyonuna itilmiş, siyasal gündem tamamen AKP’nin çizdiği alana çekilmiştir. Aynı günlerde açıklanan ekonomik göstergeler — açlık sınırının 26 bin TL, yoksulluk sınırının 85 bin TL’yi aşması — kamuoyunun gündeminden neredeyse tamamen çıkarılmıştır. Yargı krizi, hayat pahalılığı, genç işsizliği gibi derin sorunlar konuşulmamış; karikatür krizi sayesinde hükümet geçici de olsa rahatlatılmıştır. Şeyh Said Gündemi: Bir Tesadüf mü, Yoksa Planlı Bir Ekleme mi? Bu süreçle eş zamanlı olarak, Şeyh Said isminin yeniden gündeme taşınması son derece dikkat çekicidir. 1925 yılında Cumhuriyet’e karşı, halifelik ve şeriat esaslı bir isyanın liderliğini yapmış olan Şeyh Said, bugün hem bazı siyasi partiler hem de yerel yönetimler eliyle sembolleştirilerek meşrulaştırılmak istenmektedir. Nitekim Leman Dergisi önünde toplanan bir grubun, “Şeyh Said Hazretleri olamadık ama…” şeklindeki ifadesi ve ardından atılan “Yaşasın şeriat!” sloganları, bu figürün günümüzün dini ve siyasal gerilimleriyle bilinçli şekilde ilişkilendirildiğini göstermektedir.Sözüm ona toplumun mukaddesatına sahip çıkmakla, Cumhuriyet’e isyan etmiş bir figür aynı zeminde yan yana getirilmiş, böylece halkın dini hassasiyetleri istismar edilerek tarihî bir kalkışma meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede: Diyarbakır Kayyum Belediyesi, 2023 yılı Aralık ayında yeni çevre yoluna “Şeyh Sait Bulvarı” adını verdi. Bu karar, Cumhuriyet’in kurucu değerlerine karşı açık bir sembolik meydan okuma olarak yorumlandı ve kamuoyundan gelen yoğun tepkiler sonucu mahkeme tarafından iptal edildi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 12 Aralık 2023’te katıldığı bir televizyon programında, Şeyh Said isyanının “Cumhuriyet’e karşı bir ayaklanma” olduğunu kabul etti; ancak bastırma sürecinde yaşanan acıların “bazı torunların kalbini acıttığını” belirterek bu acıya saygı gösterilmesi gerektiğini söyledi. Özel’in bu açıklaması, kamuoyunda “Cumhuriyet ilkelerine yeterince sahip çıkmadığı” eleştirilerini beraberinde getirdi. AKP eski Milletvekili Mehmet Ensarioğlu, Şeyh Said’i “büyük bir alim” ve “kanaat önderi” olarak nitelendirdi; Cumhuriyetçi kadroları ise “ırkçı zihniyet”le suçladı. Bu açıklama, Cumhuriyet’in kurucu iradesine karşı doğrudan ideolojik bir meydan okuma ve tarihsel revizyonizm örneği olarak kayda geçti. Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Diyarbakır il kongresinde geçen haftalarda yaptığı konuşmada, “Şeyh Said’in, Said Nursi’nin ve Seyit Rıza’nın mezar yerlerinin hâlâ bilinmemesi”ni bir “devlet ayıbı” olarak tanımladı. “Bu tarih bizim tarihimiz! Acısıyla tatlısıyla ortak hafızamızdır” sözleriyle Şeyh Said’e doğrudan sahip çıktı. Ayrıca, “Birinci yüzyılda yaşadığımız acı hadiselerle yüzleşmeli, rövanşist anlayışı ikinci yüzyıla taşımamalıyız” diyerek Cumhuriyet’in kuruluş dönemini adeta bir “baskı rejimi” olarak kodlayan bir söylem benimsedi. Bu çizgi, HÜDA PAR’ın sembol siyasetiyle paralellik taşımaktadır. DEM Parti, Şeyh Said’i “Kürt halkının önemli bir değeri” ve “hak mücadelesi yürütmüş bir figür” olarak tanımladı. Eleştirileri “şovenist” olarak niteleyen açıklama, dinî temelli bir kalkışmayı etnik kimlik mücadelesi gibi sunarak hem tarihsel bağlamı çarpıttı hem de devletin meşruiyetini sorgulayan bir pozisyon aldı. Tarihsel gerçeklik ise açıktır:Şeyh Said, Kürt halkı adına değil; halifelik ve şeriat adına, İngiliz desteğiyle Cumhuriyet’e karşı ayaklanmış bir figürdür. “Din elden gidiyor” propagandasıyla örgütlediği bu kalkışma, Türkiye’yi yeniden Sevr zihniyetine sürüklemek isteyen çevreler tarafından bugün yeniden araçsallaştırılmaktadır. Tüm Bunlar Bize Ne Söylüyor? Bu gelişmeler, yalnızca bir karikatürün yol açtığı tepkiden ibaret değildir. Yaşananlar, “Terörsüz Türkiye” söylemiyle süslenen ve Sevr zihniyetini yeniden canlandırmayı hedefleyen çok katmanlı bir siyasal yeniden yapılanma sürecine işaret etmektedir. Toplumun dini duyguları, tarihî figürler ve kutsal değerler etrafında sistemli biçimde siyasallaştırılmakta; yıpranmış iktidar meşruiyetini bu semboller üzerinden yeniden inşa etmeye çalışmaktadır. Özellikle Şeyh Said figürü, bu süreçte adeta bir merkez sembole dönüştürülmüş; siyasiler arasında, bu figüre “iade-i itibar” kazandırma yarışına girilmiştir.Karikatür protestolarında dahi, Şeyh Said ismine başrol verilmiş, böylece hem İslamî duyarlılıklar hem de Cumhuriyet’in tarihsel kırılmaları aynı eksende çarpıştırılmıştır. Toplumun mukaddes değerleri ile Sevr söylemi bilinçli biçimde yan yana getirilmekte, Cumhuriyet rejiminin ve Atatürk ilke-inkılaplarının din karşıtı olduğu algısı yeniden üretilmektedir.Bu yaklaşım, halkın inanç dünyasıyla Cumhuriyet arasına mesafe koymayı hedefleyen ideolojik bir manipülasyonun ürünüdür. 📜 Ahkâm-ı Hatime: Karikatür krizi, toplumsal hassasiyetleri tahrik eden bir zemin olarak kullanılmıştır. İktidar, bu kriz üzerinden “mukaddesat savunucusu” kimliğini yeniden kazanmıştır. Muhalefet, kutsal değerler karşısında mesafeli ve savunmacı bir pozisyona itilmiştir. Gerçek gündem olan ekonomik kriz, işsizlik, adaletsizlik görünmez kılınmıştır. Şeyh Said gibi tarihî figürler, Cumhuriyet karşıtı bir zeminin sembolü hâline getirilmiştir. Sevr’i çağrıştıran tarihsel kırılmalar, din ve etnik kimlik ekseninde yeniden üretilmektedir. Leman’ın çizimi, zamanlama ve bağlam açısından net olarak bilinçli provokatif işlevdir. Toplumun kutsallarını korumak, yalnızca siyasi refleksle değil, tarih ve bilinç süzgecinden geçerek yapılmalıdır. Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp