Balkanlarda Türk Yerleşimi Yüklenme tarihi 13 Mart 202126 Temmuz 2021 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi Anadolu’da hakimiyetini sürdüren Türk Beyliklerinin haricinde Bulgar, Peçenek, Kuman ve Uzlardan oluşan Türk boyları, Karadenizin kuzeyinden Balkanlara yerleşmişlerdir. Balkanlarda Türk yerleşiminin başlangıcını 5. Yy.’a kadar götürebiliriz. Bizans İmparatoru II. Justianus, 688 yılında Bulgar Türklerini ve ardından Peçenekleri Anadolu’da zorlu iskana tabi tutmuştur. Bizans, önceleri Tuna’nın güneyine yerleştirdikleri Peçenekleri sınırın muhafazası ile hükümlü kılmıştır. Bizans ordusunda görev yapan Peçenekler, aynı zamanda Anadolu Selçuklu Türklerine karşı da kullanılmışlardır. Yine Bizans yönetimi tarafından Trakya’daki imparatorluk topraklarına yerleştirilen Kumanlar, Bizans ordusunda görev yapan en kalabalık Türk unsuru olma özelliğine sahiptir. 11. Yydan itibaren Türk askerlerinin Bizans ordusunun en gözde birlikleri haline geldikleri görülmektedir. Bu topluluklar arasında Müslümanlığın yayılması, Balkanlarda kalıcı bir Türk yaklaşımını sağlayan asıl olaydır. Bunda da Ehl-i Beyt soyundan Seyyid Sarı Saltuk Hazretleri’nin, oğullarının ve torunlarının çalışmalarının payı büyüktür. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın sık sık konuşmalarında bahsettiği Atatürk’ün Dedesi Kızıl Hafız Ahmet Efendi bu soydan gelmektedir. “Kayıtlarda Müslüman Oğuzların, Tanrıdağı ve Karagöz Yörüklerinden olup, Konya ve Aydın yöresine yerleşmiş bulunanların isimleri teker teker yazılı bulunmaktadır. Buradaki 950 tarih ve 82 numaralı il yazıcı defteri ile 1051 tarih ve 469 numaralı il yazıcı defterinde Anadolu’dan Rumeli’ye geçen Türk boy ve ailelerinin isimleri açıkça yazılı bulunmaktadır. Bunların Müslüman Oğuz Türk’ü Yörük Türkmen boylarından oluşan ailelerinin kimler olduğunu kayıtlarda belirtmektedir. İşte bu kayıtlarda Atatürk’ün atalarının kaydı da mevcuttur. Atatürk’ün dedesi Hafız Ahmet Efendi’nin saçları kırmızı olduğu için adına Kırmızı Hafız Efendi derlerdi.” ( Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk, 4. Baskı, Aralık-2017) Dönemin pek çok şeyhi ve dervişi sultanın ordusu ya da akıncı beylerle birlikte fetih hareketlerine katılıyor, sonra da fethine iştirak ettiği yeni topraklarda tekye ve zaviyeler kurarak irşat faaliyetlerinde bulunuyorlardı. Balkanlara Türk göçü Yıldırım Bayezid (1354 – 1403)’in Ankara Savaşı’nda yenilmesi üzerine daha da yoğunlaşmıştır. Yoğun Balkan göçü, 1450’li yıllara kadar sürmüştür. Mehmed (Fatih) döneminde Mora, Bosna ve Arnavutluk’ta yapılan fetihlerde, daha önce alınan Balkan topraklarında gördüğümüz Anadolu’dan nakil işleminin yok derecesinde olduğunu görüyoruz. Fatih dönemi, geçen yazımızda bahsettiğimiz fetihten sonra İstanbul’un iskan politikasında olduğu gibi, Balkanlardaki iskan politikasında da bir değişikliğin göstergesi olmuştur. Fatih’in resmi yazışmalarda ”Kayser-i Rum” (Roma imparatoru) ünvanını kullandığını bilmekteyiz. Bu bazı tarihçilerden tarafından, “Bizans’a son veren kişi olduğu için aynı zamanda son Roma İmparatorudur, bu nedenle bu ünvanı kullanmıştır.” şeklinde yorumlansa da göç ve iskan politikaları, Osmanlı Devletini Bizans’ın halefi haline getirdiğini göstermektedir. Kemal Karpat Hoca’nın şu tespitini sizlere aktarmadan geçmeyelim: “Osmanlı Devleti, dokuzuncu yy.’dan sonra Bizans ismiyle anılan Doğu Roma İmparatorluğu’nun coğrafi ve siyasi anlamda halefi idi. Bunun neticesi olarak, Roma İmparatorluğu’nun doğudaki heterojenik etnik-dini yapısı Bizans’tan olduğu gibi alınmış ve Osmanlı İmparatorluğu boyunca devam etmiştir” (Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler 4. Baskı Prof. Dr. Kemal KARPAT Timaş Yayınları 2019, sayfa 309). Bu dönemden sonra Klasik Osmanlı Devleti, Devleti çok dinli bir kurum haline getirmiş gayrimüslim kavimlerin güçlenmesine yol açmıştır. Osmanlı’da halk kendini “Osmanlı” olarak görmemiş; “Müslüman”, “Hristiyan” ya da “Yahudi” olarak görmeye devam etmiştir. İmparatorluk döneminin başlangıcı ile yönetim kademesi “Medeniyette, maneviyatta, siyasette, kültürde ve dinde birlik” anlamına gelen “Türk” anlayışından uzaklaşmaya başlamıştır. Bu anlayışın yerine hedeflenen “Osmanlılık” kavramı da hiçbir zaman oluşturulamamıştır. Bu “Milli Birliğin” sağlanamaması merkezi yönetim güç kaybettiği zamanlarda imparatorluğun ömrü boyunca uğraştığı sorunlara sebep olmuştur. Devletlerin göç politikaları, tarihe yön vermeye, insanlık tarihi boyunca yön vermiş, vermeye de devam edecektir. Kalın Sağlıcakla… Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp