15 Eylül 2025 Pazartesi

Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi

Silah bırakma çağrısı ve BOP

Dijital hayatın belki daha ön plana çıkması ve yapay zekanın hayatımızın merkezine oturması ile artık kararlar daha hızlı alınmaya başlandı. Yetmedi bu kararların yankılarının bir anda tüm dünyayı sarabildiğine de şahitlik ediyoruz. Bu yeni yapılanmada herkes kendi pozisyonunu alıyor. Adeta, ideal sahipleri ideallerine ulaşmak için zamanla yarışıyor. ABD Lideri Trump’ın son günlerdeki hareketliliği de bu fikri destekleyen bir delil olarak gösterilebilir.

Adalet Toplumsal Güvenin Temelidir

Bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi, her vatandaş için en büyük teminattır. Hukukun, toplumun tüm kesimlerine eşit ve adil bir şekilde uygulanması, ülkenin huzuru ve geleceği açısından hayati bir öneme sahiptir. Adaletin sağlanabilmesi için, hukuk sisteminin tarafsızlık ve bağımsızlık ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalması gerekmektedir. Bu sayede, toplumsal güvenin temeli güçlendirilir ve adaletin sağlandığı bir ortamda herkesin hakları güvence altına alınır. Toplum, sadece bugünü değil, geleceği de güven içinde inşa edebilir.

Demokrasilerde Eleştirinin Yeri ve Türkiye’deki Hukuksal Durum

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, demokrasi ve hukukun üstünlüğü açısından ciddi bir açmaz yaratmaktadır. Bu durum hem ifade özgürlüğünü kısıtlamakta hem de halkın siyasi tartışmalara katılımını engellemektedir. Halkın eleştiri hakkını kullanması, demokrasinin işlerliği açısından önem taşımaktadır. Yürütme, yasama ve yargı arasındaki bağımsızlık ilkesinin zedelenmesi, demokratik bir toplumda olması gereken denetim mekanizmalarını işlevsiz hale getirmektedir.

Muhalefetin Yekvücut Olma Zorunluluğu ve Türkiye’nin Geleceği

Bugün Türkiye’de AKP, “Biz herkesi kucaklıyoruz, yüzde 50 gücümüz var” söylemiyle tabanını korumaya çalışırken, muhalefetin dağınık görüntüsü, iktidarın işini kolaylaştırmaktadır. Oysa Türkiye’nin geleceği için, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu üniter yapıyı savunan ve parlamenter sistemin geri getirilmesini isteyen tüm siyasi görüşler beraber hareket etmelidir.
Bu birliktelik, kişilere odaklanan bir siyaset anlayışıyla değil, projeler ve ilkeler etrafında sağlanmalıdır. Eğer muhalefet, sadece AKP karşıtlığı üzerinden değil, gerçek politikalar üzerinden bir araya gelirse, bu seçim kaybetmeye mahkûm olan bir blok değil, Türkiye’nin geleceğine yön veren güçlü bir oluşum hâline gelir.

Market Fiyatları Uygulaması ve Kira Artışları

Sonuçta, bu baş ağrısını geçici çözümlerle geçiştirmek yerine, kök sebep olan ekonomik sorunları ortadan kaldırmalıyız. Eğer bu tür yapısal değişiklikler yapılmazsa, sürekli maliyet artışları ve ekonomik darboğazlarla karşı karşıya kalabiliriz. Çiftçiler, işverenler, esnaflar ve vatandaşlar için kalıcı çözümler üretmek, daha sağlıklı bir ekonomik yapının temellerini atmamıza yardımcı olacaktır.

Son Dönemde Yaşanan Hukuki Süreçler

Savcılık, kullanılan rahatsızlık verici sözleri “ifade özgürlüğü kapsamında katlanılabilir seviyede eleştiriler” olarak değerlendirmiş.

Şimdi merak edilen acaba Savcılık makamı aynı özgürlükçü yaklaşımı Hüseyin Baş’ın şüpheli olduğu dosyalarda da gösterecek mi?

Muhalefetin Stratejisi ve Siyasetin Gerçekleri

Muhalefetin yapması gereken, kapı kapı gezerek halkı projeleriyle ikna etmek ve Türkiye’nin geleceğini belirleyecek politikaları gündeme getirmektir. Siyaset, sadece polemiklerle değil, sağlam projeler ve inandırıcı söylemlerle şekillendirilmelidir. Aksi takdirde, iktidarın kurduğu siyasi oyun içinde bir figüran olmaktan öteye geçmek mümkün olmayacaktır.

Cumhurbaşkanlığı Adaylığı ve Anayasal Çerçeve

Muhalefet, bu noktayı güçlü bir şekilde gündeme taşımak yerine erken seçim naraları atarak Erdoğan’ın adaylığına karşı çıkmadığı izlenimi veriyor.
Bu tavır, birkaç açıdan sorun teşkil ediyor. İlk olarak, muhalefet anayasal düzenin ihlal edilmesine karşı çıkması gerekirken, bu konuda net bir söylem geliştirmemesi, kendi siyasi duruşlarını zayıflatıyor. İkincisi, “Erdoğan’ı sandıkta yeneriz” söylemi, hukuki bir meseleye siyasi bir çözüm arama çabası gibi görünüyor. Oysa burada mesele sandıkta yenmek ya da yenilmek değil; anayasal bir hakkın ihlal edilip edilmediğidir.

Ekonomik Bağımsızlık Olmadan Tam Bağımsızlık Mümkün mü?

Türkiye’nin gelecekte tam bağımsız bir ülke olabilmesi için öncelikle ekonomik özgürlüğünü kazanması şarttır. Bu da ancak üretime dayalı, halkın refahını önceleyen ve dışa bağımlılığı azaltan bir ekonomik model ile mümkündür. Milli Ekonomi Modeli, bu noktada Türkiye için önemli bir çıkış yoludur.

Gündem Erken Seçim mi Anayasa Değişikliği mi?

Muhalefete düşen, günübirlik siyaseti bırakıp; Türkiye’nin ana meselelerini, ekonomide yaşanan olumsuzlukları, iç ve dış siyasette yapılan yanlışları gündemde tutmaktır. Ülkemizin tam bir ateş çemberi ile sarıldığı bir ortamda suni gündemler oluşturmak, Cumhur İttifakının anayasa değişikliği konusunda elini güçlendirecektir. Bu değişikliklerde bugünlerde tartışıldığı gibi ilerlerse; belki de İstiklal Mücadelesi ile kazandığımız üniter yapı tartışmaya açılacaktır.   

Suriye Sahnesinde Türkiye’nin Rolü

Bölgenin kaderini tayin eden bir ülke olmak için Türkiye’nin, küresel güçlerin politikalarından bağımsız hareket etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, tarih tekerrür edecek ve Türkiye bir kez daha başkalarının oyununda piyon olarak kullanılacaktır.

Bu bağlamda, Atatürk’ün stratejik dehasından ve bölgesel gerçeklerden ders alarak, bağımsız bir dış politika geliştirmek elzemdir. Ancak bu şekilde, Suriye’de bir zaferden bahsetmek mümkün olabilir.

Asgari Ücret ve Sosyal Devlet Politikaları

Asıl yapılması gereken asgari ücretin bir pazarlık konusu olmaktan çıkarılmasıdır. Devlet, işçilerin gıda, konut, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir taban ücreti belirlemekle yükümlüdür. Ve bu şekilde belirlenen ücret, Prof. Dr. Haydar Baş’a ait Milli Ekonomi Modeli’nde belirtildiği gibi devlet tarafından süspanse edilmelidir. Vatandaş, sosyal devlet politikalarıyla desteklenmelidir.

Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi