8 Kasım 2024 Cuma

Kınamıştık, Kınıyoruz, Kınayacağız, Ama…

Gazze’de yaşanılanlarla ilgili şu an net bilgilere sahip değiliz. Elimizdeki verilerin, iletilen rakamların doğruluğu konusunda şüphelerimiz var. Çünkü İsrail tarafından ciddi bir bilgi ambargosu uygulanıyor ve hiçbir gazetecinin Gazze’ye geçmesine izin verilmiyor. Şu anda mesela Türkiye’deki kuruluşların topladığı yardımlar Mısır’a gidiyor; eğer İsrail izin verirse, oradan Gazze’ye geçecek. Çünkü tüm geçişler, İsrail’in kontrolünde. Yani Filistinliler şu anda mahpus haldeler, hapishanedeler. Dolayısıyla böyle bir ortamda, iletilen rakamların çok daha fevkinde olduğunu ben düşünüyorum.

Diğer bir konu; en başından beri biz, göç meselesinin altını çiziyoruz. Ana mesele, oradaki demografik yapının değiştirilmesi. Şu anda 28 bin bina yerle bir olunca; 10 bin kişi öldü, 20 bin kişi öldü, 50 bin kişi öldü… Her ne olursa olsun, kalanların yaşayacağı bir mekân kalmadı orada. Gazze harabe haline geldi. Niye Suriye’deki herkes göç etmek zorunda kaldı? Çünkü yaşanacak bir bina, bir mekân kalmadı. Artık Gazze’de de yaşanacak mekân kalmayacak; bu insanlar göç etmek zorunda kalacaklar. Böylece İsrail amacına ermiş olacak.

Biz bugün nelerle karşılaşıyoruz? Dünyanın her tarafında İsrail’e karşı bir kınama var ama elle tutulur hiçbir şey yok, diyoruz. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın taa 2000’li yıllarda Filistin Programı’nda altını çizdiği konular var. Orada diyor ki “Türkiye hep bağırıyor, çağırıyor. Ama bir kere olsun, 1 Ocak 2009’dan beri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin geçici üyesi olmasına rağmen, Filistin’de olan zulmü orada gündem edecek bir önerge bildirmemiş. Bu önergeyi Libya bildirmiş, Türkiye bildirmemiş. Nerede Türkiye?”. Yine Türkiye, 2009 yılında İslam Konferansı Teşkilatının genel sekreteri, yani o dönem başkanı; ona rağmen İslam Konferansı Teşkilatı, Filistin konusunda toplanıyor ve Filistin lehine bir karar alamıyor.

Bunu niçin anlatıyorum? Bahsettiğim tarihlerde de şu anki iktidar vardı, onu için söylüyorum. Yani İsrail’le bu olaylar ilk defa olmuyor, bunun altını çizmek istiyorum. Her seferinde biz kınıyoruz, kınıyoruz, kınıyoruz… Her seferinde Filistin toprakları biraz daha bölünüyor, İsrail toprakları biraz daha artıyor; yani orada İsrail biraz daha güçleniyor, Filistin biraz daha güçsüz hale geliyor. Ama yine o savaş öyle veya böyle bitiyor; hiçbir şey olmamış gibi biz tekrar İsrail’le barış yapmaya, yine bir ve beraber olmaya devam ediyoruz.

Geçmişte, 1973’te ortaya çıkan ‘petrol krizi’ni anımsatmak istiyorum. Ne oldu o dönemde? Arap – İsrail Savaşı çıktığında, Batılılar İsrail’e destek veriyorlar; aynen şu an olduğu gibi. O dönem Suudi Arabistan’ın başında Kral Faysal Bin Abdülaziz “Ben ambargo koyuyorum, batılı ülkelere petrol vermeyeceğim” diyor. “Senin en büyük gelirin petrol. Eğer vermezsen, o zaman sen de aç kalırsın” diyorlar. O da “Ben petrolü satamazsam, evet parasız kalırım. Ama biz zaten bedevi hayattan geliyoruz; yeniden çöle ineriz, develerimizi güderiz, onun sütü ile eti ile hayatımızı devam ettiririz. Ama Avrupalı, makinesi olmadan ne yiyebilir ne içebilir” diyor. O dönemki petrol ambargosu ile Avrupa çok ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bunun üzerine Avrupalılar siyaset olarak İsrail’in yanında durmaktan vazgeçiyorlar, İsrail’i ikna ediyorlar ve o savaş sona eriyor.

Şimdiki dönemde de Ukrayna Savaşı var. Ukrayna Savaşı’nda ne yapılıyor? Rusya, Avrupa’ya doğalgaz vermiyor. Tam da şu anda Arap ülkeleri bir araya gelse, “Sana petrol vermiyorum. İsrail’in yanında ne yapıyorsun?” dese; bu savaşın yönü değişir. Ama ne yazık ki 1973’ten bugüne geçen 50 yıl içinde, tek tek bölgenin ülkelerinin liderlerini ele geçirmişler.

Şu anda Avrupa Kaddafi’ye, Saddam’a yapılanları örnek göstererek, aba altından sopa gösterdiği için; 1973’te Kral Faysal Bin Abdülaziz’in ortaya koyduğu performansı hiçbir Arap ülkesi gösterememekte.

İslam aleminin artık bu savaşın bir din savaşı olduğunu görmesi, kendi milli ve manevi değerlerine öncelik veren liderleri ülkenin başına geçirmesi lazım. Filistin’in çözümü; bağımsız bir ekonomi modeli uygulayan, ayakları üzerinde durmayı başaran, lider bir ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlanmasına bağlıdır. Ne zaman Türkiye Cumhuriyeti bu noktaya gelir, o zaman Filistin – İsrail diye bir sorun kalmaz. Bu ülkenin çözümü, lider ve söz sahibi Türkiye Cumhuriyeti’ndedir.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi