30 Haziran 2025 Pazartesi

Neo-Con Masasında Çizilen Harita: İran, İsrail ve Unutturulan Gazze

Ortadoğu’da taşlar yeniden yerinden oynuyor. Fakat bu kez oyun eski değil; senaryo aynı, oyuncular kısmen farklı. İsrail’in İran’a yönelik saldırgan hamleleri ve ardından yaşanan kontrollü misillemeler, yalnızca iki ülke arasındaki gerilimi değil, küresel hegemonya mücadelesinin yeni perdesini de açıyor. O perde, tam 1996’da yazılan “Yeni Bir Başlangıç” doktrininin sahneye koyduğu eski bir oyunu tekrar sahneliyor: İsrail’i çevreleyen ülkeleri, düşman rejimlerden arındırmak.

Neo-Con adı verilen bu yapının temel derdi; güvenlik değil, tahakkümdür. Demokrasi söylemleriyle pazarlanan ama gerçekte istikrarı değil, kaosu ihraç eden bir zihniyet. Bu zihniyetin Amerikan dış politikasındaki karşılığı, postmodern emperyalizmdir. Irak’ta “özgürlük” adına işgal, Libya’da “insan hakları” adına yıkım, Suriye’de “değişim” adına vekâlet savaşları… Bugün sıra İran’da.

İran, uzun yıllardır İsrail’e karşı net pozisyon almış tek devlet olarak görülüyor. Bu nedenle İran’a yapılan saldırılar, sadece bir “savunma” refleksi değil; aynı zamanda Gazze soykırımını unutturmanın da aracı. Medya manipülasyonu, dikkat saptırma ve diplomatik sis bulutlarıyla esas mesele gözden kaçırılıyor: Gazze.

İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçları ve sivil katliamlar artık gündemde değil. Dünya kamuoyu İran-İsrail eksenine kilitlenmiş durumda. Oysa bu dikkat kaydırmanın tam ortasında, İran kontrollü bir misilleme yaptı: Katar’daki ABD üssüne önceden haber vererek füze attı. Zararsız bir gösteri… Halkına “intikam aldık” dedirtecek ama ABD’yi provoke etmeyecek kadar hesaplı.

Bu noktada önemli olan Türkiye’nin tutumudur. Bugün daha rasyonel bir dış politika yürütülmesi elzemdir.

Tam da burada, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş’ın açıklamaları dikkatle okunmalıdır. Baş, meseleyi yalnızca anlık gerilimlerle değil, tarihsel perspektifle ele alıyor. Ortadoğu’nun onlarca yıldır ateş çemberine dönüşmesinin, İsrail merkezli planların aşamalı uygulanması olduğunu hatırlatıyor. Ve bu bağlamda İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının, Büyük Orta Doğu Projesi’nin (BOP) yeni evresi olduğunu belirtiyor.

Hüseyin Baş’ın ifadeleri nettir: “Egemen bir devlete yapılan bu saldırılar, uluslararası hukuk açısından meşru kabul edilemez. Bu kriz, sadece İsrail-İran çatışması değildir; Türkiye’yi de doğrudan ilgilendiren sonuçlar üretmektedir.” Gerçekten de bu gerilim, Türkiye’nin jeopolitik konumunu yeniden tanımlayacak bir sürecin eşiğidir.

Baş, Türkiye’nin şu ana kadar sergilediği dengeli tutumu “olumlu” bulduğunu ifade ederken, savaşın değil çözümün tarafı olunması gerektiğini özellikle vurgulamaktadır. Ve ekliyor: “Bağımsız Türkiye Partisi olarak önceliğimiz her zaman Türkiye’dir. Türkiye’nin çıkarlarıdır.” Bu açıklama, ideolojik angajmanlardan uzak, millî menfaat odaklı bir duruşun ifadesidir. Popülizmin tuzağına düşmeden, bölgedeki ateşe körükle gitmeden, aynı zamanda mazlumun yanında yer alan bir siyaset çizgisidir.

Neo-Con aklın kurguladığı bu yeni Ortadoğu, coğrafi sınırlardan çok daha fazlasını hedefliyor. Mezhebi çatışmalarla Müslümanları birbirine düşürmek, milliyetçilik maskesiyle halkları ayrıştırmak, vekil örgütlerle devletlerin içini boşaltmak… Bütün bunlar sahada oynanan oyunun perde arkası.

Gazze’de yaşanan insanlık trajedisi, bugün İran-İsrail çatışmasının gölgesinde kalmışsa, bu bilinçli bir yönlendirmedir. İran’ın elindeki kozların kullanılmaması, ABD’nin savaş istememesi değil; kontrollü kriz yönetimidir. Amaç; rejimi teslim olmaya mecbur bırakmak, içerden dönüştürmektir.

Sonuç olarak: Türkiye bu süreçte duygularla değil, akılla hareket etmelidir. Savaşı büyütmek isteyenlerle aynı fotoğraf karesine girmemelidir. İsrail’in hukuk tanımaz saldırganlığı ve ABD’nin çıkar odaklı müdahaleciliği karşısında, gerçek çözüm bölge halklarının kendi kaderini tayin hakkını desteklemektir. Çünkü bu savaş bir toprak savaşı değil, bir zihniyet savaşıdır.

🖋️ Ahkâm-ı Hatime

🔹 Ortadoğu yeniden dizayn edilmek isteniyor, ama haritalar artık sadece sınırları değil, zihinleri de hedef alıyor.
🔹 Neo-Con akıl; demokrasi ve özgürlük söylemleriyle bölgeyi kaosa sürüklüyor, istikrar değil, daimi kriz inşa ediyor.
🔹 Gazze’de akan kanı unutturmak için İran-İsrail gerilimi parlatılıyor. Postmodern dikkat saptırma stratejileri iş başında.
🔹 Türkiye için en doğru yol, ne Batı’nın hamiliği ne de doğrudan cepheye sürülmek; aklın ve hakkaniyetin temsilcisi olmak.
🔹 Hüseyin Baş’ın işaret ettiği gibi: “Türkiye savaşın değil, çözümün tarafı olmalıdır.” Çünkü bu yalnızca diplomatik değil, millî bir zorunluluktur.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi