Şifa Veren Ellere Zarar Vermek Yüklenme tarihi 1 Mayıs 20171 Mayıs 2017 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi 28 Nisan Sağlık Çalışanlarına Şiddete Hayır Günüdür. Böyle bir tarihe neden ihtiyaç duyuldu? Sağlık alanında şiddetin artmış olması ve her geçen gün daha da artması bu alanda farkındalık oluşturma ihtiyacı doğurmuştur. Aslında son yıllarda dünyanın her yerinden her türlü şiddetin arttığı rapor edilmektedir. Şiddetin artmasının sosyal nedenlerini ortaya koymak gerekirse; günümüzde insan doğasından gelen “şiddet uygulama” eğilimi, yararlı alanlara/faaliyetlere yönlendirilememiştir. Çocukluktan itibaren sorunları şiddet kullanarak çözme alışkanlığı yaygınlaşmıştır. Televizyon kanallarında savaş, kavga dizilerinin revaçta olması ile gençler her gün onlarca şiddet sahnesi seyrederek yetişmeye başlamış, toplumda “güçlü olanın haklı olduğu” fikrinin yaygınlaşmıştır. Artık kimse muhatabı ile konuşarak anlaşma yolunu terketmiş, empati alışkanlığı unutulmuştur. Tüm meslek grupları arasında, zor durumdaki bireylerle doğrudan teması gerektiren sağlık sektörü çalışanları, iş yeri şiddetinin en önemli hedefi ve kurbanları konumundadır. Diğer iş alanlarında çalışanlara göre 16 kez daha fazla saldırıya uğramaktadırlar. Hastanelerde önemli olaylar, anında acil müdahale gerektiren olaylar kodlarla ifade edilirler. Hastalara çok acil tıbbi müdahale gerektiği, hastanın ölüm ile burun buruna olduğu durumlarda Mavi Kod, Bebek ve Çocuk kaçırma girişimlerinde Pembe Kod, Sağlık çalışanına şiddet uygulamalarında Beyaz Kod uygulaması vardır. Beyaz Kod uygulamasına ihtiyaç duyulmasının ana sebebi, son yılardaki sağlık çalışanlarına şiddetin yaygınlaşmasıdır. Aslında sağlık çalışanına saldırının tamamının kayıt altına alınmamasına rağmen Sağlık Bakanlığı istatistiklerine yansıyan Beyaz Kod verilerinde son 4 yılda toplam 38 bin 253 şiddet başvurusu olduğu görülmektedir. Sağlık hizmeti, aynı amacı taşıyan hasta-hekim iş birliğine dayanır. Sağlık hizmetlerinde başarı aslında hekim-hasta-hasta yakını işbirliği ile sağlanır. Hekim hastanın teşhisini belirler, tedaviyi düzenler; ama hasta bu tedaviye uygun hareket etmez ise şifa sağlanamaz. Hasta ve hekimin aynı hedefte birleşmesi, gönül birliği sağlamaları memnuniyeti ve başarıyı doğurur. Günümüz koşullarında bu mümkün mü? Sağlıkta performans sistemi getirilmiş, doktorların alması gereken bir maaşa ulaşması için puan sistemi icat edilmiştir. Hekimin hastaya yaptığı her işlemin belli puanı vardır. Ne kadar hastaya, ne kadar çok işlem yaparsa o kadar puan kazanmış olur. Ne kadar çok puan kazanırsa, o kadar çok maaş hak etmiş olur. Adeta doktora her aybaşında fareye peyniri gösterip hadi yakala der gibi, sürekli hedefi yakalaması istenmektedir. Bu davranış biçimiyle, hastalara daha az zaman ayrılmakta, teşhis ve tedavilerde yanlış ihtimali artmaktadır. Sağlık hizmetlerindeki nitelik kaybı, hasta hekim arasındaki ücret diyalogu, özellikle hükümet kaynaklı ve basın yayın destekli beyaz gömleklilere dönük aleyhte propaganda, güven ortamını gerilim ortamına taşımıştır. Provakatif içerikli yanlış, araştırılmadan masa başı yapılan haberler sağlıkta şiddeti tırmandırmıştır. Performans sistemi hem hastaları hem çalışanları mağdur etmektedir. Başka bir nokta; sağlık personeli sıkıntısı. Bir tarafta tıp eğitimi almak isteyen, yardımcı sağlık personeli olmak isteyen gençlerimiz beklerken diğer taraftan bu sahada eleman eksikliği yaşanmaktadır. Bu yetmezmiş gibi, yanlış planlamalarla işsiz sağlık çalışanları da söz konusudur. Mesela ben kendi branşımla ilgili bir örnek vereyim. Yılda 4.000 kişi anestezi teknikeri olarak mezun olmaktadır. İstihdam edilen kişi sayısı ise devlet artı özel sektör 200 kişi civarıdır. Yani yılda 3.800 diplomalı tekniker işsiz kalmaktadır. Bu nasıl bir durumdur ki; bir tarafta işsiz sağlık çalışanı bir yanda hükümetin ürettiği çözüm olarak yabancı doktor getirme projesi. Adeta tavşana kaç tazıya tut denmektedir. Uzun yıllar içerisinde buna da muvaffak olunamamıştır. Oysa Prof. Dr. Haydar Baş’a ait olan Milli Ekonomi Modeli’nde ülkemizde var olan eğitici kadro ve altyapının hazırlanması ile sınavsız üniversite yoluyla iyi bir planlama sonucu gençliğin ihtiyaç olan alanlara yönlendirilmesi sağlanacaktır. Böylece sağlıkçı ve diğer kadroların yetişmesi mümkün olacaktır. Gerekli alt yapılar sağlanmadan “Her hasta kabul edilecek, tedavi hemen yapılacak” şeklindeki politik söylemler, hasta ve hasta yakınlarını yüksek beklentiler içine sokmaktadır. Acil servislerin kalabalıklığı, birçok devlet hastanesi acil servislerinde günde 1.000den fazla hasta bakılması memnuniyetsizliğin ve şiddetin en önemli nedenlerindendir. Hasta önceliğinin belirlendiği triaj sisteminde toplumda bu bilinç tam oluşmadığı için doktora “Niye beklettin” dayağı sıkça karşımıza çıkmaktadır. MEM’de Sosyal Devlet Milli Devlet projelerinde sağlık hizmetleri tamamen ücretsiz olacaktır. Performans sistemine gerek kalmaksızın herkese hak ettiği sosyoekonomik haklar verilecektir. Hasta hekim arasındaki şefkate dayalı ortam yeniden tesis edilecektir. Devlet bu şartları sağladıktan sonra; gerek hastalarımız hakkettikleri sağlık hizmetini alacaklar; gerekse sağlık çalışanları hakkettikleri çalışma koşullarına ulaşacaklardır. O zaman da gazete manşetlerini sağlıkta şiddet haberleri değil, sağlık alanındaki başarı hikayeleri ve ilerlemeler konuşulacaktır. Yrd. Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi 30.04.2017 e-posta: alibestami@gmail.com Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp