Gadir-i Hum’u Emevi Zihniyeti Gizledi Yüklenme tarihi 26 Ekim 2015 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi Bugün yazıma aslında biraz sesli düşünerek başlamak istiyorum. Şöyle bir düşünüyorum da şu anda İslam aleminde huzur var mı? Libya’da mı huzur var? Irak’ta mı? Suriye’de mi? Ülkemizde mi? Müslümanların yaşadığı hangi ülkede huzur var? Büyük bir çoğunluğunuzun hiçbirinde, dediğini duyar gibiyim. Aslında tüm dünyanın huzurunu sağlayacak İslam dinini yaşamak değil mi? Sizinle bir analiz yapalım. Prof. Dr. Haydar Baş Beyin İmam Hasan adlı eserinden bir alıntı ile başlayalım[i]: “Müslim, Sahih’inde kendi senediyle Hz. Aişe’den şöyle naklediliyor: ” Resulüllah, üzerinde siyah kıldan dokunmuş bir aba olduğu halde dışarı çıktı. O sırada Hasan b. Ali yanına geldi. O’nu abanın altına aldı, Hüseyin b. Ali yanına geldi onu da abanın altına aldı. Sonra Fatıma geldi, onu da abanın altına aldı. Daha sonra Ali geldi, Resulüllah onu da abanın altına alarak, “Allah ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt’ten her türlü çirkinliği def etmek ve sizi tertemiz kılmak ister[ii]” ayetini okudu.”[iii] Tathir ayetinin nuzülü sırasında Peygamberimizin Mübarek Abaları altındaki 5 kişinin hepsine birden Hamse-i Al-i Aba denilir. Yüce Allah (c.c.) Ehl-i Beyt’den her türlü çirkinliğini def ettiğini ve Onları tertemiz kıldığını bizlere bildirmektedir. Bu kişiler o kadar özel kişilerdir ki; Şura Suresi 23. ayeti kerimesinde “Deki Muhammedim ben peygamberliğime tebliğe karşılık sizden Ehl-i Beyt’imi sevmenizden başka hiçbir ücret istemiyorum” buyrulmaktadır. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın konuşmalarında sıkça bizlere hatırlattığı gibi; İmam Şafii (ra) “Bu ayeti kerimeye göre her Müslüman’ın Ehl-i Beyt’i sevmesi farzdır.” demiştir. Bu kadar net ve açık olarak Allah (c.c.) bizlerden isteğini ifade etmişken; bazı İslam alimlerinin Ehl-i Beyt’e bakış açısına anlam vermek gerçekten güç. Allah aşkına; İmam-ı Rabbani adıyla meşhur birinin Redd-i Revafıd adlı kitabındaki şu ifadelerine bir bakar mısınız : “… Bunun için diyebiliriz ki, hadis-i şeriflerdeki (incitmeyiniz!) emri, nefsin isteklerine ve şeytana uyarak incitmeyiniz, demektir. Yoksa, islamiyetin, hakîkatin yerine getirilmesi için üzmek yasak olmaz. Fatımanın Ebu Bekirden incinmesi, kendisine Fedekten miras vermediği içindi. Bir hadis-i şerifte, (Biz Peygamberler, miras bırakmayız. Bıraktıklarımız, fakirlere sadaka olur) buyurulduğu için halîfe Ebû Bekir, Resûlullahın hurmalıklarının gelirini fakirlere dağıttı. Bu hadis-i şerife uyarak, Fatımaya vermedi. Yoksa, nefsine, şeytana uyarak yapmadı. Bunun için, suç olmaz. Eğer, sorulursa ki, hadis-i şerife uyularak yapılan işten, Fatıma niçin incindi? Cevabında deriz ki, Onun incinmesi, düşünerek ve isteyerek incinmek olmayıp, insanlığın zayıf tarafı, yaratılış îcabı idi. Elinde olmayarak incindi. Böyle incitilmesi ise, yasak olmaz. “ Evet, tertemiz oldukları ve onları sevmemizin farz olduğu ayetlerle sabit olan Ehl-i Beyt’ten Hz. Fatıma (a.s.)’ın gazabı “amacına ulaşamayan her duygusal insanın gösterdiği gazap hali” imiş. Bu uygulama ile, Hz. Fatıma (a.s.)’ın incinmesi yaratılışı icabı imiş. Resulüllah (s.a.v.) ‘in “O benim parçamdır. Göğsümün içindeki kalbimdir.”[iv] dediği Hz. Fatıma nefsi davranmış yani. Soruyorum size, böyle düşünen kişileri alim olarak görüp, dini temelleri bu kişilerin görüşlerine oturtursak İslam aleminde nasıl huzur olsun. Aman Allah’ım; bizi affet, bizi ayıktır ! Biz dini kimlerden öğrenmiş yaşamışız. Bu nasıl bir zihniyet. Bu zihniyet Peygamberimizin bu dünyadan göçünden 30 yıl kadar sonra; oğlum dediği, gözbebeğini, torununu; İmam Hüseyin (a.s.) ‘i şehit eden zihniyetin devamı değil mi? Hep gözyaşları ile dinlediğimiz şu ilahinin mısralarında o günü yeniden hatırlatmak isterim: “İmam Hüseyin’i vurdular Kolun kanadın kırdılar Al kanlara boyadılar Kerbelada, Kerbelada. İmam Hüseyin susamıştı Bir yudum su aramıştı Ana yüreği yanmıştı Kerbelada, Kerbelada. İmam Hüseyin şehit oldu Gül bahçemde güller soldu Topraklar kan ile doldu Kerbelada, Kerbelada. Kerbelanın dağı taşı Yerde Hüseyin yoktur başı Fatımanın gözü, yaşı Kerbelada, Kerbelada” İşte yürekleri dağlayan Kerbela’yı yaşamıştır İslam Alemi. Bakınız Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız 6 Kasım 2013 tarihli makalesinde İslam Aleminde asırlardır yaşananları ne güzel özetliyor: “Emevi zihniyeti ise, Resulullah’ın “oğlum” dediği İmam Hüseyin Efendimizi, Allah’ın rızasını kazanacaklar umudu ile kandırdığı Müslümanlara öldürten zihniyettir. Hakkın batıl ile örtüldüğü, yanlışın yalanlar ile gizlendiği dönemler gördü İslam tarihi. Gadir-i Hum günü hilafeti ilan edilen, 120 bin sahabenin duyduğu vasi tayininin 3 ay sonra unutulmasına şahit oldu. Resulullah’ın Ehl-i Beyt’im dediği, Hz. Fatıma’nın Hz. Ali’nin, Hz. Hasan’ın ve Hz. Hüseyin’in ümmetin nazarında yok sayıldığı günlerden geçti. İşte, İmam Ali Efendimizin velayetinin unutturulması bir Emevi zihniyetidir. İşte, Ehl-i Beyt’in gizlenmesi bir Emevi zihniyetidir. İşte, camilerden Hz. Ali’ye küfredilmesi bir Emevi zihniyetidir. Ve masum imamları koltuk elden gidecek kaygısı ile hapislerde süründüren, can endişesi içinde yaşatan da bir Emevi zihniyetidir. Hz. Hüseyin Efendimizi, 70’e yakın ok ve kılıç darbesi ile şehit ettikten sonra, O’nun mübarek vücudunu çırılçıplak bırakan, başını gövdesinden ayıran, mızrağa takan ve bedenini atlara çiğneten de Emevi zihniyetidir. Dini, halifelik koltuğu uğruna kullanan zihniyetin ta kendisidir, Emeviler. … Evet, Hz. Hüseyin mazlumdu. Çünkü 72 yareni ile çıktığı yolculukta, öleceğini bile bile Yezid’in 30 bin kişilik ordusu ile savaşmış, kanını yanlışları ikaz için esirgememiştir. Üstelik O’nun kanı, sadece Yezid gibi din ile alakası olmayan bir kişinin iktidarına kıyam değil, Sakife ile başlayan sapmayı durdurmanın tek yolu olmuştur. Şahadete yürüyeceği günün sabahında karşısındaki Yezid ordusuna bir konuşma ile Ehl-i Beyt’in önemini ve onlara itaati anlatmıştır. Bu konuşmanın netice vermeyeceğini gören İmam şu duayı buyurmuştur: “Allah’ım! Biz Peygamberin (sav) Ehl-i Beyt’i, O’nun torunları ve yakınlarıyız. Allah’ım! Bize zulmeden ve hakkımızı gasp eden kimseleri zelil ve mahvet.” (Maktel-i Harezmi, c.1, sayfa 249) Mazlum olan hakkı gasp edilen Ehl-i Beyt’tir.”[v] Emevi zihniyetinin hakim olduğu İslam dünyasında nasıl huzur olsun ki ! Peki bunun farkında mıyız? Tabii ki değiliz. Hz. Mevlana’nın Mesnevisinde anlatılan gül kokusunu alınca bayılan hep içinde yaşadığı pislik kokusu ile yeniden ayılan kişi gibi; biz de halimizden bihaberiz. Ben kendi adıma söylüyorum; bu olayları kendi kendime anlamam; analiz etmem imkansız. Üstadımız bize; olaylara Ehl-i Beyt gözü ile bakmayı öğretti. Gözümüzün önündeki Emevi zihniyetinin takmaya mecbur ettiği gözlükleri attırdı. Asırlardır; bizlerden gizlenen Gadir-i Hum gerçeğini, önümüze serdi. Yıldönümü vesilesi ile düzenlenen Gadir-i Hum Bayramı Programında yaptığı konuşma ile Prof. Dr. Haydar Baş; bize Gadir-i Hum’u yaşattı; adeta İmam Ali (a.s.) ‘in hilafetinin ilanına şahitlik etmemize vesile oldu. Çocukluk yıllarımda; Hz. Ali (a.s.) ile Muaviye arasındaki diyalogun sebebi nedir? diye sorduğumda; “İkisi de haklıdır, bu konuda konuşulmaz” diyerek sanki şahsi bir mücadelenin içindelermiş gibi bana imada bulunan sözde Hocalara hakkımı helal etmiyorum. 220’nin üzerinde sünni eserde de geçen Gadir-i Hum olayını bana bu soruyu sorduğum Hocalar neden anlatmadılar, neden benden gizlediler? Ve benden bu olayla ilgili araştırma yapmamı da engelleyerek ne yapmak istediler. Yoksa onlar da mı bilmiyordu Gadir’i Hum’u ? Şunu çok iyi biliyoruz ki; Hak hiçbir zaman gizlenemez. Bizi adeta narkozdan uyaran Üstadımıza ne kadar müteşekkir olsak az. “Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”[vi] şeklindeki ayet-i kerimede bizlere vade dilen huzuru bulmak istiyorsak; Ehl-i Beyt yolunda olmak zorundayız. Gerek kendi nefisimizde, gerekse İslam Aleminde huzurun adresi Ehl-i Beyt’tir. Yeni Mesaj Gazetesinin düzenlediği Gadir-i Hum Bayramında konuşan Irak’ın kıymetli alimlerinden Hz. Hasan (a.s.) Efendimizn soyundan Seyyid İzzettin El-Hekim “Gadir-i Hum İslam dininde tarihi bir dönüm noktasıdır. Eğer bugün İslam dünyası çok büyük sıkıntılar çekiyorsa, hepsinin sebebi Ehl-i Beyt’in haklarının gasp edilmesidir.” diyerek olayı özetliyordu aslında. Unutmayalım ki; Haklıya hakkını teslim etmek birlikteliği sağlayacaktır. Dr. Ali Bestami Kepekçi / 11.11.2013 [i] Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hasan, s.24 [ii] Ahzab Suresi, 33 [iii] Sahih-i Müslim, Fezail’us-Sahabe, c. 4, s.1883/2224 [iv] El-Fusulu’l-Muhimme, s.144; El-Muhtasar; Tefsir’us-Salebi, s.133 [v] Prof. Dr. Haydar Baş; Yenimesaj Gazetesi 6 Kasım 2013 tarihli makalesi [vi] Ra’d Suresi,28 Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp