Kıbrıs, Türkiye’nin Akdeniz’deki Kırmızı Çizgisi ve Bağımsızlık Mücadelesidir Yüklenme tarihi 14 Kasım 202414 Kasım 2024 Yükleyen Ali Bestami Kepekçi Kıbrıs meselesi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki stratejik konumunu, milli güvenliğini ve bölgesel etkisini doğrudan ilgilendiren bir sorundur. Son gelişmeler, adada artan uluslararası müdahaleler ve ABD ile AB’nin Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne yönelik yaklaşımları, Türkiye’nin kaygılarını derinleştirmektedir. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’ın ifadeleri, bu konunun önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Hüseyin Baş’ın Kıbrıs Açıklamaları: Milli Güvenlik ve Bütünlük Vurgusu Hüseyin Baş’ın sosyal medya hesabından paylaştığı videoda “Kıbrıs’ın 1 metresini vermek, Türkiye’yi vermektir” ifadesi, Kıbrıs meselesinin yalnızca coğrafi bir sınır konusu olmadığını, Türkiye’nin güvenlik, kimlik ve bağımsızlık ilkelerinin bir yansıması olduğunu vurgulamaktadır. Kıbrıs’ta taviz verilmesi, Türkiye’nin bölgesel güvenlik hattında geri çekilmesi ve Akdeniz’deki çıkarlarının tehlikeye atılması anlamına gelecektir. Hüseyin Baş’ın bu vurgusu, Türkiye’nin Kıbrıs’tan askeri varlığını çekmesini isteyen AB taleplerine de doğrudan bir yanıttır. Kıbrıs Sorununda Son Gelişmeler ve Türkiye’nin Kaygıları ABD Başkanı Joe Biden’ın, Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides’i Beyaz Saray’da ağırlaması, ABD’nin tarihsel denge politikasını terk ettiğinin bir işareti olarak değerlendirilmektedir. Christodoulides, 1970’te Makarios ve 1996’de Glafkos Klerides’den sonra Washington’da ağırlanan üçüncü Kıbrıslı Rum lider oldu. Yani 28 yıl sonra bir Kıbrıslı Rum, Beyaz Sarayda ağırlandı. ABD, adadaki askeri desteğini artırırken, Kıbrıs Rum Kesimi’ne yönelik silah ambargosunu da kaldırmıştır. Bu, Türkiye açısından ABD’nin sözde de olsa iddia ettiği tarafsız duruşunu bozduğu ve Rum Kesimi lehine bir pozisyon aldığı anlamına gelmektedir. Rum basınının eski Türk köyü Tatlısu (Mari)daki Evangelos Florakis Helikopter Üssü ile ilgili yayımladığı haber fotoğraflarında, ABD’ye ait askeri iş makinelerinin bölgedeki çalışmalara katıldığı görüldü. Mari’deki deniz üssü ile liman bölgesinde de genişletme çalışmaları yürüten Güney Kıbrıs Rus Yönetimi’nin, bu alanlarda ABD’den teknik destek aldığı ileri sürülürken, helikopter üssünün Vasiliko Elektrik Santrali’ne komşu olarak inşa edilmesi dikkati çekiyor. Görülen o ki; ABD Güney Kıbrıs’ı bir üs bölgesi haline getirmekte kararlı. GKRY Lideri Nikos Hristodulidis’in, devlet radyosuna verdiği özel söyleşide kullandığı, “ABD’nin Kıbrıs’ta sürekli varlığını da Avrupa devletinin (Fransa) sürekli varlık göstermesini de göz ardı etmiyorum.” İfadeleri de ABD ile Güney Kıbrıs arasında bu yönde bir anlaşma yapıldığını net olarak ortaya koymakta zaten. Bu gelişmeler Prof. Dr. Haydar Baş’ın 2003 yılında yaptığı “Güney Kıbrıs’ın AB toprağı sayılmasının ve buraya olası bir AB ordusu konuşlandırılmasının Türkiye açısından ciddi bir tehdit olabileceği” tespiti aklımıza getirmekte ve endişemizi artırmaktadır. Tam da bu dönemde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, Macaristan’da düzenlenen Avrupa Birliği (AB) zirvesi sırasında bir araya gelmesi de olayı farklı bir boyuta sürüklemekte. Hemen belirtelim, Atina’daki yetkililer görüşmede ABD başkanlık seçimleri ve uluslararası gelişmelerin ele alındığını ifade ettiler. Kıbrıs’ın Stratejik Önemi ve Türkiye’nin Hakları Kıbrıs, Türkiye’nin Akdeniz’deki stratejik üstünlüğünün merkezindedir. Adada Türk askerinin varlığı, Türkiye’nin burada bir güvenlik hattı oluşturmasını sağlarken, aynı zamanda Kıbrıs Türklerinin güvenliğini de garanti altına almaktadır. Avrupa Birliği’nin hep adaylık görüşmelerinde Kıbrıs konusunda Türkiye’den asker çekmesini talep etmesi, aslında bu stratejik gücün kırılması yönünde bir adımdır ve Türkiye’nin Akdeniz’de yalnız bırakılmasını amaçlayan bir baskıdır. AB ve ABD’nin Kıbrıs Politikaları: Türkiye’yi Zayıflatma Stratejisi mi? AB ve ABD’nin Kıbrıs’ta Rum kesimini destekleyerek Türkiye’yi baskı altında tutmaya çalışması, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının kontrolü ve Türkiye’nin bu bölgede zayıf bir konuma itilmesi açısından önemli bir strateji olarak görülmektedir. Bu politika, Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki haklarından taviz vermesi durumunda, Akdeniz’deki çıkarlarının da tehdit altında kalabileceğini ortaya koymaktadır. BM ve Annan Planı: Kıbrıs Türk Kimliğine Tehdit 2004 Annan Planı ile Kıbrıs Türklerinin Rum kesimi ile federasyon içinde birleştirilmesi öngörülmüştü. Bu plan Prof. Dr. Haydar Baş’a göre, Kıbrıslı Türklerin kimliğini silmeye yönelik bir adımdı. Planın, Kıbrıs Türk kimliğini eritmeyi amaçladığını belirten Haydar Baş, Kıbrıslı Türklerin Rum kesimi ile entegrasyonunun Türk kültürü ve kimliğini zayıflatacağını öne sürmüştü. Hüseyin Baş da Kıbrıs Türk kimliğinin korunmasının yalnızca Kıbrıs için değil, tüm Türk dünyası için stratejik bir önem taşıdığını ifade etmektedir. Türkiye’nin Kıbrıs Konusunda Alması Gereken Önlemler Türkiye’nin Kıbrıs’ta atması gereken adımları sıralarken Prof. Dr. Haydar Baş, yıllarca Türkiye’nin KKTC ile entegrasyonunu güçlendirmesi ve Kıbrıs Türklerinin bağımsızlık ve güvenliğini garanti altına alması gerektiğini belirtmiştir. Bu kapsamda, Türkiye’nin KKTC’nin uluslararası alanda tanınması için daha fazla çaba göstermesi ve bu hedef doğrultusunda Türk Devletleri Teşkilatı gibi platformlarda daha etkin bir politika izlemesi gerektiğini önermiştir. Aynı zamanda, Mavi Vatan doktrini doğrultusunda Akdeniz’deki hak ve menfaatlerin korunması, Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığı için önemli bir stratejik teminat oluşturmaktadır. Sonuç: Kıbrıs Türkiye için Taviz Verilemeyecek Bir Kırmızı Çizgi Hüseyin Baş’ın “Kıbrıs’ın 1 metresini vermek, Türkiye’yi vermektir” ifadesi, Türkiye’nin Kıbrıs meselesindeki duruşunun ve kararlılığının simgesidir. Türkiye, Kıbrıs’taki haklarından taviz vermemeli, AB ve ABD’nin baskılarına karşı bağımsızlık ve egemenlik ilkeleri çerçevesinde duruşunu korumalıdır. Türkiye’nin milli çıkarları, Kıbrıs’ta yalnızca Türkiye ve KKTC arasında güçlü bir birlikteliği gerektirir. Federasyon veya asimilasyon amaçlı planlar Türkiye açısından bir çözüm değil, tehdit olarak görülmelidir. Türkiye, Rum kesimi ile federasyon kurulmasını desteklemek yerine, KKTC ile Türkiye arasında entegrasyonun artırılmasına çalışmalıdır. 2004’teki Annan Planını destekleme hatasına tekrar düşmemelidir. Kıbrıs meselesi, Türkiye’nin hem Doğu Akdeniz’deki konumunu hem de milli kimliğini koruma mücadelesinin bir parçasıdır. Bu mücadelede kararlı bir duruş, Türkiye’nin bağımsızlık ruhunu ve milli bütünlüğünü koruması açısından hayati bir önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki; Kıbrıs “yavru vatan” değil, “ANAVATAN”dır. Benzer Yazılar Kırlangıcın hikayesi Yankı Gece ile Gündüzü Nasıl Ayırt Ederiz? Oruçla? HEMEN PAYLAŞFacebookPinterestTwitterLinkedinEmailWhatsapp