1 Temmuz 2025 Salı

Trump’ın Türkiye’ye Bakışı: Hayranlık mı Hesap mı?

Son dönemde Trump’ın Ortadoğu ziyareti yeniden gündemde. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaret etti, ama Türkiye’ye gelmedi. Gelmesi bekleniyordu; bazı çevreler “acaba Erdoğan’la bir temas mı olacak?” diye umutlandı ama ziyaret gerçekleşmedi.

Trump bu ziyaret sırasında Abraham Anlaşmaları’na vurgu yaptı. İsrail ile Arap ülkeleri arasında normalleşme sürecini desteklemeye devam edeceğini söyledi. Bu, ABD’nin Ortadoğu’daki yeni denge planının merkezinde artık Türkiye’nin değil, İsrail-Arap ittifakının olduğunu gösteriyor. Yani Trump’ın bölgedeki oyun planında Erdoğan ya da Türkiye yok. Övgüler varsa bile, bunlar çıkar temelinde kurulan pragmatik ifadelerden ibaret.

Bazı çevreler Trump’ın Türkiye’yi ya da Erdoğan’ı övmesini “güçlü liderlere hayranlık” olarak yorumluyor. Aslında Trump’ın tarzı çok net: Övüyorsa, bunun bir karşılığı vardır. En çarpıcı örnek, Trump’ın da sık sık hatırlatma ihtiyacı hissettiği Rahip Brunson olayıdır. Hatırlayalım: Erdoğan “Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsınız.” demişti. Ancak sadece bir telefon görüşmesiyle her şey değişti ve Brunson özel uçakla gönderildi. Trump bunu halen hatırlatıyor çünkü bu onun için bir “başarı göstergesi”. Trump, kriz yaratıp ardından onu çözerek avantaj sağlamaya çalışan bir lider.

Bugün benzer bir senaryo yaşanıyor. Erdoğan, içerideki siyasi sıkışmışlığı aşmak için dışarıdan destek arıyor. Mevcut konjonktürde iktidarını sürdürebilmenin, tekrar seçilmenin yolunun bir “uluslararası rüzgar” estirmekten geçtiğini düşünüyor. Bunun için de Trump’tan, Meloni’den, hatta Avrupa’dan medet umuyor. Geçtiğimiz haftalarda The Economist dergisi “Avrupa artık Erdoğan’ca konuşuyor” demişti. Bu tür uluslararası övgülerin amacı iç politikada avantaj sağlamak.

Fakat unutmamak gerekir ki, bu tarz uluslararası destekler hiçbir zaman bedelsiz olmaz. Amerika ya da Avrupa “Bu lider kalsın, demokrasi gelişsin” diye destek vermez. Mutlaka karşılığında bir şey ister. Mesela Trump geçen haftaki konuşmasında “Ortadoğu’da yeni ittifaklar kuracağız” dedi. Bu ittifaklara Türkiye’nin dahil edilmemesi, bir tercih değil; bir uyarı niteliğinde. “Ya bizim çizgimize gelirsiniz ya da dışarıda kalırsınız” mesajı veriliyor.

Trump’ın Türkiye’yle ilgili övgüleri, bir hayranlıktan değil; karşı taraftan ne kadar “alabildiğine” bağlı olarak şekilleniyor. Bunu unutmayalım. Trump sınırsız taleplerle hareket eder. Geçen ay Mısır’dan, Süveyş Kanalı’ndan Amerikan gemilerinin ücretsiz geçmesi yönünde talepte bulundu. Yarın Boğazlar için benzer bir istekle gelse kimse şaşırmasın.

Türkiye’de bir dönem Davos’ta “One minute” çıkışıyla hatırlanan Erdoğan, bugün Abraham Anlaşmaları’na karşı çıkamıyor. Oysa bu anlaşmalar Filistin meselesinin en temel haklarını bypass ediyor. Ve biz, bir zamanlar “Filistin davasının savunucusu” olarak anılan Türkiye’nin, bugün Filistinli mülteciler için “ikincil yerleştirme ülkesi” olarak adının geçmesini izliyoruz. Türkiye’de bazı gazetecilerin bu meseleyi önceden dillendirmesi boşuna değil. Hatta bu sürece “hicret” deniyor. Yani tıpkı Suriyelilerde olduğu gibi, şimdi de Filistinliler için Türkiye kapılarını açmaya hazırlanıyor olabilir.

Türkiye, İsrail ile Arap ülkeleri arasında kurulan yeni güvenlik mimarisinin dışında kalıyor. Çünkü Batı, bu bölgede iş birliğini Erdoğan’la değil, Suudi Arabistan ve BAE gibi artık sistemin parçası haline gelmiş yönetimlerle yürütmek istiyor.

Bir de unutmayalım, Erdoğan yıllar önce “Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıyım” demişti. Hâlâ da çıkıp “Ben artık değilim” demedi. Bugün yaşananlar, BOP eş başkanlığının fiilen devam ettiğini gösteriyor. Türkiye bu projede yer aldıkça, bölgede istikrar değil, daha fazla parçalanma ve göç yaşanacaktır.

Yani mesele şu: Trump’ın övgüsü güçlülüğe değil, teslimiyete gelir. Bu övgüler, bir hayranlığın değil; karşılıksız tavizlerin sonucudur. Bu gerçek görülmeden dış politikada bağımsızlık da onur da korunamaz.

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi