30 December 2025 Tuesday

Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi

Prof. Dr. Haydar Baş’ın Uyardığı Günlere mi Geldik?

Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu asıl mesele, etnik veya mezhebî farklılıklar değil; bu farklılıkların emperyal projeler doğrultusunda anayasal statüye taşınarak iç çatışma zeminine dönüştürülmesidir. Bu nedenle çözüm, geçmişin imparatorluk sistemlerinde değil, Cumhuriyet’in kurucu ilkelerinde ve eşit vatandaşlık anlayışında aranmalıdır. “Tek millet” ilkesi; kimlik dayatması değil, bütün farklılıkların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı paydasında özgürce var olmasını garanti altına alan ortak üst kimliktir.

Erken Seçim Gerçekten Bir Çözüm mü?

Muhalefetin görevi, yalnızca sandık istemek değil; hangi rejimin, hangi devlet anlayışının, hangi toplumsal yapının devamı için sandık istediğini ortaya koymaktır. Aksi takdirde, milletin önüne koyduğu sandık, milletin elinden alınan devletin örtüsü olur.

Bu sebeple, “erken seçim” talebini bir takvim değil, bir tavır, bir direnç, bir ilke olarak tanımlamak gerekir. Unutulmamalıdır ki, Cumhuriyet sandıkla kurulmadı; ama sandık Cumhuriyet’i korumanın en meşru vasıtasıdır. O sandığın kıymeti de, içini neyle doldurduğunuzla ölçülür.

Varlık Tanındı mı? Devlet Aklı, Terörle Çizgiyi Nerede Çekiyor?

Eğer süreç bir “diyalog” ya da “pazarlık” ise, PKK ne kazanacaktır?

“PKK, varlığımızı kabul ettiler” diyorsa, bu söylem bir meşruiyet ilanı değil midir?

PKK ile aynı masaya oturmak, onları ikna etmeye çalışmak, Türkiye Cumhuriyeti’ne kazandıracaktır?

Kürt kökenli vatandaşlarımızı ne PKK ne de DEM temsil edemez. Bu gerçeği inkâr eden her yapı, toplumsal birliği değil ayrışmayı teşvik eder.

Bu nedenle, “muhataplık” söyleminin toplumda yaratacağı kırılmaları göz ardı etmek, yalnızca bir iletişim hatası değil, aynı zamanda millî güvenlik açısından ciddi bir zaafiyet olur.

Karanlıkta Yanan Bir Işık: 1987’de Düşülen Notlar, 2025’in Gerçekliği

Bir milleti millet yapan şey, yalnızca sınırları çizilmiş topraklar değil; o topraklarda kök salmış inançlar, nesilden nesile taşınan değerler, uğruna yaşanacak bir maneviyattır. 1997 yılında yapılan Dini ve Milli Bütünlük Kurultayı, sadece bir akademik toplantı değil; zamanlar üstü bir irade beyanıdır. Haydar Hoca’nın öngörüleri, birer kehanet değil; geleneğe yaslanan bir aklın, milletine duyduğu vefanın yüksek sesle ifadesidir.

Bugün hâlâ bu metin konuşuluyorsa, bu bir geçmişe özlem değil, kökünü bilen bir milletin hâlâ tutunabileceği dallarının olduğuna işarettir. Göz göre göre içine düştüğümüz parçalanma, ancak maneviyatla örülmüş bir birlik şuuruyla aşılabilir. Bu şuur, Mevlana’nın dilinde vuslat, Yunus’un gönlünde kardeşlik, Hacı Bektaş’ın irfanında paylaşmadır.

Kerbelâ’dan Günümüze: Yalnızlığın İmtihanı ve Hüseynî Duruşun Gerekliliği

İmam Hüseyin’i Kerbelâ’da yalnız bırakanlar, bugün de hakikatin yanına yaklaşmaktan çekiniyor.
Hüseyin olmak zordur, evet. Ama Hüseynî bir duruş sergilemek, bugün artık bir tercih değil, bir vicdan mecburiyetidir.
Tarihin ağır dönemlerinde ışığı taşıyanlar, kalabalıkların değil, vicdanların izini sürenlerdi.
Yeni Hüseyin’ler, ancak yalnız bırakılmadıklarında, sadece anılmakla değil, yaşatılmakla var olurlar.

Elektrik Faturaları Neden Düşmüyor? Kapasite Ödemeleri ve Gizli Bedeller

Faturalar Neden Düşmüyor?
TEİAŞ, Mayıs 2025’te 32 elektrik santraline 2 milyar TL ödedi. Üretim yok, sadece “hazır beklesinler” diye.

Bu paralar kimin cebinden çıkıyor? Bizim.
Faturada “kapasite bedeli” yazmıyor ama hepimiz ödüyoruz.
Avrupa’da ihtiyaç kadar, kriz için ödeniyor. Bizde her ay milyonlarca lira akıyor.

Enerjide şeffaflık, rekabet ve kamusal denetim şart!

Atatürk’ü Din Düşmanı Gibi Göstermeye Çalışanların Asıl Derdi Nedir?

Mustafa Kemal Atatürk’ü dinden soyutlayarak Cumhuriyet’i gayrimeşru göstermek isteyenler ile, dini siyasallaştırarak Cumhuriyet’in temelini oymaya çalışanlar aynı hedefe hizmet etmektedir:

Türk milletinin tarihsel hafızasını silmek, ortak değerlerini çatıştırmak, “biz” duygusunu parçalamak…

Kerbelâ’yı Anlamak, Gazze’yi Doğru Konumlandırmaktır

Kerbelâ bir duruştur; Gazze bir çağrıdır. Biri içeriden gelen çürümeye karşı bir uyanıştır, diğeri dışarıdan gelen zulme karşı bir direniştir. İkisini aynılaştırmak, Hüseyin’i tanımamak, Yezid’i sıradanlaştırmaktır.

Cumhuriyetin Temelleri ve Yeni Dönemin Sinyalleri

Mesele, yalnızca bir anayasa değişikliği değil; milletin birlik zeminini oluşturan vatandaşlık tanımının yeniden şekillendirilmesidir. Bu süreç, Cumhuriyetin temeline yerleştirilen ortak aklı, eşit yurttaşlığı ve Müslüman Türk milleti anlayışını parçalayabilecek nitelikte tehlikeler barındırmaktadır.

Böylesi bir dönemde en büyük sorumluluk millettedir.
Bugün halkımız şunu açıkça ifade etmelidir:
“Benim kırmızı çizgim Mustafa Kemal Atatürk’tür. Onun ilkeleri etrafında birleşmeyenle yürümem.”

PKK Silah Mı Bırakıyor, Yoksa Mizansen mi? Haydar Baş 1998’de Uyarmıştı…

Karşımızda artık yalnızca bir örgüt değil, uluslararası meşruiyet arayan, bölgesel destekle güçlenmiş yarı-devlet niteliğinde bir yapı bulunmaktadır. Bu nedenle, silah bırakma yalnızca fiziksel silahların değil, bu yapının arkasındaki ittifakların da tasfiyesiyle anlam kazanabilir. Aksi takdirde bu süreç, çözüm değil; bölünmeyi sahneleyen bir siyasal mizansen olarak tarihe geçecektir.

Karikatür Krizi, Şeyh Said Gündemi ve Siyasal İtibar Restorasyonu: Görünenden Fazlası

Karikatür krizi, toplumsal hassasiyetleri tahrik eden bir zemin olarak kullanılmıştır.

İktidar, bu kriz üzerinden “mukaddesat savunucusu” kimliğini yeniden kazanmıştır.

Muhalefet, kutsal değerler karşısında mesafeli ve savunmacı bir pozisyona itilmiştir.

Gerçek gündem olan ekonomik kriz, işsizlik, adaletsizlik görünmez kılınmıştır.

Şeyh Said gibi tarihî figürler, Cumhuriyet karşıtı bir zeminin sembolü hâline getirilmiştir.

Sevr’i çağrıştıran tarihsel kırılmalar, din ve etnik kimlik ekseninde yeniden üretilmektedir.

Leman’ın çizimi, zamanlama ve bağlam açısından net olarak bilinçli provokatif işlevdir. Toplumun kutsallarını korumak, yalnızca siyasi refleksle değil, tarih ve bilinç süzgecinden geçerek yapılmalıdır.

Muhalefet Neden Kaybediyor? Eurofighter Typhoon Üzerinden Bir Okuma

Türk siyaseti uzun zamandır ideolojik kutuplaşmanın sınırlarında salınıyor. Bu ortamda AK Parti, milliyetçi-muhafazakâr zeminlerde “yerli ve milli” vurgularla seçmen dinamizmini diri tutmaya çalışmaktadır. Ancak somut verilere bakıldığında, millilik ve yerli üretim konusunda beklenenin oldukça gerisindedir. Dünya sıralamalarında savunma teknolojisi, AR-GE ve sanayi üretiminde hâlâ birçok ülkenin gerisinde yer almaktadır. Buna rağmen yürüttüğü faaliyetleri bu yönde […]

Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi