21 Kasım 2024 Perşembe

Sizce Doğru Olan Hangisi

 

İnsan. Sosyal bir varlık. Topluluk içerisinde yaşama gereksinimi duyan bir varlık. Tek başına kalmaktan hep korkmuş; çaresizlik içinde bir topluluğa dahil olma ihtiyacını yaşayan bir varlık. Nefsi ile ruhu arasında bir mücadele yaşayan, kendi içinde de karmaşık bir varlık.

Topluluk içerisinde yaşamak insana ne kazandırıyor, ne kaybettiriyor? Geçenlerde okuduğum bir kitapta tekrar gözüme ilişen bir sosyal etki deneyini, Psikolog Muzaffer Sherif’in otokinetik deneyi sizinle de paylaşmak istedim.

“Araştırmada birbirlerini hiç tanımayan, birbirleri ile daha önce hiç karşılaşmamış kişiler kullanılıyor. Bu kişiler ilk olarak teker teker laboratuara alınmış ve kendilerine bir algı deneyi yapılacağı söylenerek tamamen karartılmış odada ufak bir kırmızı ışık kısa aralarla gösterilmiştir. Birbirleriyle iletişim kurmaları engellenmiş. Işığın her gösterilişinde bu ışığın hangi yönde ve ne kadar hareket ettiği denekten sorulmuştur.

Sherif bugün klasik olarak kabul edilen bu araştırmasında (1936) “otokinetik etki” diye bilinen bir görsel algı yanılgısından faydalanmıştır. Tamamen karartılmış bir odada hareketsiz duran bir ışık noktasına bir süre gözümüzü kaydırmadan dikkatlice bakarsak, ışık aslında yerinde durduğu halde onu hareket ediyormuş gibi görürüz. Aslında Sherif’in yaptığı bu olgudan faydalanarak bir dizi araştırma yapmaktır.

Araştırmanın bu ilk bölümünde, ışığın 10-15 cm. oynadığını söylemişler, kimine göre dairesel kimine göre de aşağı yukarı hareketler yapıyormuş. Her deneğin birbirini tutmayan uzunluklar ve yönler söylediği görülmüş.

Araştırmanın ikinci bölümünde bu kişiler, birkaç kişilik gruplar halinde laboratuara alınmış ve ışığın her gösterilişinde uzunluk yargılarını yüksek sesle yapmaları istenmiştir. İlk bölümde birbirinden farklı ölçüler ve yönler geliştirmiş kişilerin bir araya geldiklerinde, bu standartlarından vazgeçerek çevrelerindeki diğer grup üyelerinden etkilendikleri ve kanaatlerini değiştirdikleri, görülmüş. Böylece, kişisel standartlar, yerlerini farklı olan grup standartlarına bırakmış oluyor.

Bundan sonra, denekler araştırmanın ilk bölümünde olduğu gibi tek tek karanlık odaya alınarak aynı işlem tekrarlanmış ve bu bölümde her denek yalnız olmasına rağmen ilk bölümde geliştirdiği kişisel standardı kullanmayıp grup standardına bağlı kaldığı görülmüştür.”

Sherif’in bu araştırmasını özetlersek; aslında ışık hareket etmediği halde; tüm denekler hep birlikte ışığın belli bir yöne doğru hareket ettiğine karar vermişler. Aslında gerçek olan ışığın hareket etmediği olsa da herkes ışığın belli bir yöne hareket ettiği görüşünde birleşmiştir. Herkes böyle inansa da doğrunun değişmediği de bir gerçek.

Sosyal etki olayını bir de Psikolog Solomon Asch’ın 1953’de yaptığı deneyden izleyelim.

“Deneye katılacak olan katılımcılara bir görüş testine girecekleri söylenmiştir. Deneyde tüm katılımcılara bir çift kart gösterilmektedir. Bu kartların birinde biri kısa biri orta ve biri uzun olmak üzere 3 çizgi vardır. Diğer kartta ise tek bir çizgi bulunmaktadır. Deneklere bu karttaki çizginin diğer karttaki çizgilerden hangisine benzediği sorulmuştur. Deneyde katılımcılardan biri hariç diğer hepsi Asch’ın asistanlarıydı ve önceden belirlenen davranışları yapmaktaydılar. Deneyin amacı gerçek deneğin davranışlarının diğer deneklerden ne derece etkilendiğini bulmaktı. Katılımcıların hepsi aynı odada durmakta ve kendilerine kart çiftleri gösterildikten sonra sırayla cevap vermeleri istenmekteydi. Gerçek deneğe ise sıra en son gelmekteydi. Sıra ona gelene kadar denek diğer katılımcıların cevaplarını duymaktaydı. İlk birkaç denemede tüm denekler doğru cevap vermekteydi. Fakat daha sonra gerçek denek dışındaki katılımcılar hep birlikte yanlış cevaplar vermeye başladılar. Cevap sırası kendisine gelen gerçek deneklerden %32’si grubun yanlış da olsa söylediği cevaba katılmıştır.”

Deney, bu koşullar altında gerçek deneğin tavrını inceliyor, gruba uyacak mı uymayacak mı diye. Sonuçta gerçek denek doğru bildiğinden vazgeçip, sahte deneklerle aynı cevapları veriyor.

İnsanların itaat davranışları ile ilgili yapılmış, birçok deney vardır. Bunları artırmak mümkün. Yazıda yer verdiğim her iki deneyde de görüldüğü denekler yanlış da birleşmiştir. Ayrıca Solomon Asch’ın deneyinde toplum mühendislerinin rolü çok net görülmektedir. Toplumlara yön vermek için görevli kişiler; deneydeki anlaşmalı denekler gibi; bireyleri yanlışa yönlendirmekte, yanlışı doğru göstermektedir. Bu yönlendirme, basınla, eğitimle, sosyal olaylarla o kadar iyi yapılmaktaki bir dönem sonra yanlış doğru; doğru yanlış olmaktadır. Ama şu çok iyi bilinmelidir ki; doğru her zaman tekdir. Bizlere düşen de her konuda her şeye rağmen bu doğruyu bulmak, onunla amel etmek; anlaşmalı deneklerin oyununa gelmemektir.

İnsanlığın yaşadığı sosyal problemlerin ve dünyada devam ede gelen sömürünün temelinde de bu sorun yatmaktadır.  İnsanlar adeta yalana alıştırılmış, doğrudan uzaklaştırılmış, sosyal ve siyasal tuzaklarla açlığa, yoksulluğa ve köleliğe mahkum edilmiştir. Tam bu noktada insanlığın önüne tarihi bir fırsat olarak Prof. Dr. Haydar Baş çıkarak “durun buralar çıkmaz sokaktır” diyerek tezgahı bozmuştur. Sosyal, siyasal ve ekonomik çözümler sunmuştur.  Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezleri insanlığın önüne işin doğrusunu sunmuştur. Şimdi sıra, bizdedir; insanlık ailesindedir. Ya doğru olana sahip çıkacak dünya ahret kurtuluşa ereceğiz; ya da yalana, yanlışa hizmet edip, hem dünyamızı hem de ahretimizi berbat edeceğiz. Tercih bizim…

Dr. Ali Bestami Kepekçi / 17.09.2015

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi