7 Ekim 2024 Pazartesi

Gerçekten Gerisi Boş?

Bugün bilgisayarımda bir resim ararken çocukluk resmim dikkatimi çekti. Resimde ben 1-2 yaşlarındayım. Resimde her ikisi de Rahmetli olan Hacı Ahmet dedem ve Hacı Saliha ninemle; annem babam ve ağabeylerim var. Bu resmin yanında da başka bir resim. Geçenlerde çektirdiğimiz bir aile resmi. Eşim, çocuklarım ve yaşı kırka merdiven dayamış ben. Yıllar ne çabuk geçmiş. İlk resimdeki 1-2 yaşındaki ben, şimdi?

Nereden nereye !

Evet, hayat gerçekten kısa. Hani hep denir ya. Herkes hayatını yazmak istese; kaç kişinin hayatının anlatımı bir sayfayı geçer. Şurada, şu yılda doğdu. Şurada burada okudu vs. İnsan hayatı, dünya çizgisinde bir nokta hasebinde bile değil aslında.

?Onlar, başlarına bir sıkıntı gelince şöyle derler: ?Biz, Allah?a aidiz. Zaten, ona döneceğiz.? (Bakara, 2/156)

Gerçektende hayatımız ne kadar olursa olsun; bir sonu olduğu kesin. Kesin olmayan bir şey varsa; o da ömrümüzün ne şekilde sonlanacağıdır. Allah?ın (c.c.) emrine uygun bir hayat yaşayıp; imanla göç ederek mi? Yoksa Allah(c.c.)?un emirlerine uymayıp; isyankâr bir kişi olarak mı sonlanacağıdır. Gerçekten gerisi boş?

Şair şiirinin mısralarında:

??

Ölüm, ölüm varlığın son bulduğu son nokta,
Ölüm,ölüm yokluğun yok olduğu son nokta,

Ölüm, ateşli mızrak cehennemin kapısı,
Ölüm, iremli bahçe cennetin anahtarı,

Ölüm, ruhun gitmesi ızdıraplar içine,
Ölüm, ruhun dönmesi mutluluğa sevgiye,

??

Diye tarif ediyor ölümü.

Evet kimimize göre varlığın sonu; kimimiz için yokluğun sonu. Kimimize göre cehennemin kapısı; kimimize göre cennetin anahtarı. Kimimize göre ruhumuzun ızdıraplar içine gitmesi; kimimize göre ruhumuzun mutluluğa ermesi, Şeb-i Aruz.

Bir zat anlatır:

Bir gün bir arkadaşı Ona gelir. Hanımıyla hiç geçinemiyormuş. Artık eşinden ayrılmaya karar vermiş. İş iyice çığırından çıkıp, hanımı bunun tarafına, bu da hanımının tarafına düşman kesilince, bunların münakaşaları yüzünden iki taraf aileleri de birbirine girmiş. Kanlı bıçaklı deniyor ya, aynen öyle olmuşlar. Açıkçası arkadaşı hiçbir nasihat dinleyecek halde değilmiş. Ya Rabbi, ben buna ne diyeyim diye düşünmüş. Sonra ona:

?Ayrılsan da fark eden bir şey olmayacak, bir ay kadar ömrün kaldı, ne istiyorsan git yap. demiş. Bu sözü duyan adam şok olup, rengi atmış, yine perişan bir durumda çıkıp gitmiş. Kapıdan çıkar çıkmaz bütün arkadaşlarla helalleşmeye başlamış. Rastladığı herkesle helalleşiyormuş. Eve gidince kavgalı hanımına:

?Hatun gel demiş, bunca zamandır seni üzdüm, sana iyi kocalık yapamadım, istediğini alamadım, hakkına riayet edemedim, ne olur beni affet, bana hakkını helal et. demiş. Tabii bunu ağlamaklı diyor, gerçekten diyor.

Hanımı bakmış, Allah Allah, bu adama ne oldu da böyle şeyler yapıyor, acımış ona, bey demiş, sen hakkını helal et, ben hep edepsizlik yaptım, seni çok üzdüm demiş. Başlamışlar ağlamaya, sarılıp ağlaşmışlar. Sonra adam, kavgalı olduğu kayınpederlerine gitmiş. Aynı şekilde onlardan ağlamaklı olarak özür dilemiş, size iyi evlatlık yapamadım, hizmet edemedim, ne olur beni affedin, hakkınızı helal edin demiş. Onlar da şaşırmışlar, yavrum demişler, sen hakkını helal et, biz büyüklük yapamadık, sizi hoş göremedik, sizin aranızı çok zaman biz bozduk. Sen bizi affet, hakkını helal et diye ağlaşmışlar. Sonra hanımı da bunun kavgalı olduğu annesine babasına gitmiş. Aynı şekilde o da onlardan özür dilemiş, size iyi gelinlik yapamadım, çok edepsizlik ettim, sizi çok üzdüm demiş, helallik istemiş. Onlar da aynı şekilde mahcup olup, asıl sen bizi affet hakkını helal et, biz büyüklük yapamadık, sizi çok üzdük demişler, sarılıp ağlaşmışlar.

Evde ise, her gün sanki Cennet hayatı yaşanmaya başlamış. Bir dedikleri iki olmuyormuş. Ama arkadaş, pek yakında öleceği ile ilgili bir şey söylemiyor; bir ayın dolması için günleri sayıyormuş. Günler yaklaştıkça bunun iyiliği artıyor, geceleri hep ibadetle geçiriyormuş. Bunun iyiliği artınca hanımının da ve ailelerin de iyiliği artıyormuş. Derken bir ay dolmuş. Ha bugün öleceğim ha yarın öleceğim derken, nedense ölmemiş. Kesin bir ay denmedi, bir ay kadar dendi, belki birkaç gün daha var diye düşünmüş. Birkaç gün daha beklemiş, yine ölmemiş. Sonra arkadaşının yanına gelmiş. Odadan içeri girince:

 ?Efendim, ben ölmedim. demiş.

Arkadaşı:

?Ne ölmesi demiş.

?Efendim siz bana demiştiniz ki bir ay kadar ömrün kaldı, o bir ay doldu ama ben ölmedim.

Bir ay önce nasihatte bulunan zat:

?Kardeşim, ben senin ne zaman öleceğini bilemem. Ama şunu biliyorum, ölüm var. Bir gün elbette öleceksin. Ölecek adam kavga, niza ile hayatını zehir etmez. Şu andaki hayatından memnun musun? diye sormuş

?Evet, hiç tartışmamız olmuyor demiş.

 Bütün mesele ölümü unutmamak!

 Dr.Ali Bestami Kepekçi  / 3.Nisan.2011

Benzer Yazılar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi